Tayyar, aradan geçen 22 yıl sonrasında ise Türkiye’deki bankaların iletişim hatlarının, vatandaşların kredi kartı limitlerini 100 bin liranın altına düşürmek için yaptığı aramalarla kilitlendiğini belirtti. Bu durumun, toplumla hükümet arasındaki güven duygusunun aşındığını gösterdiğini ifade etti.
“Vergi adaleti, sadece toplarken değil, harcarken de esastır” diyen Tayyar, toplumun verginin nasıl toplandığı kadar nereye harcandığını bilmek istediğine dikkat çekti. Kredi kartı limitlerinin zenginlik göstergesi olmadığını belirten Tayyar, “Zenginden alınan vergi, eğer yoksulun yaşam şartlarını iyileştirmiyorsa, anlamı var mı?” şeklinde sordu.
Tayyar, kredi kartlarından alınacak toplam miktarın 46 milyar 466 milyon 329 bin 428 lira olmasının yanı sıra, devletin kur koruma maliyetinin 850 milyar lirayı aştığını ve bir özel kalem müdürünün 60 kilo altınla seyahat ettiğini hatırlatarak, bu rakamların nereye harcandığı konusunda toplumda oluşan şüphelerin üzerine düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
Son olarak, hükümetin toplumla yeni bir güven köprüsü inşa edememesi durumunda, iyi niyetle getireceği her vergi düzenlemesinin tepkiyle karşılanacağını ve siyasi riskin artacağını belirten Tayyar, tepkili vatandaşlara yaklaşımın önemine dikkat çekti. “Eğer, toplumdan koparacak şekilde tahkir edici bir dil kullanırsanız, siyasi ömrünüzü kısaltırsınız” dedi.