BTP Lideri Baş’tan Erdoğan’a: “Ne İsrail’e, ne Amerika’ya, ne Avrupa’ya dik bir duruş ortaya koyabilecek durumda”

BTP Lideri Baş’tan Erdoğan’a: “Ne İsrail’e, ne Amerika’ya, ne Avrupa’ya dik bir duruş ortaya koyabilecek durumda”

BTP liderinin, İsrail – Türkiye ilişkilerine ilişkin açıklamaları şöyle:

“İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın attığı tweetten önce de İsrail’deki bir finans gazetesinde, Türkiye’de bazı ihracatçılara hükümet tarafından ‘ihracatınızı yapabilirsiniz’ gibi bir bilgi verildiği de iddia edildi. Bu İsrail’le ticaret olayı çok saçma bir yere doğru gidiyor. Ticaret var mı yok mu, ilişkiler kesildi mi kesilmedi mi, biz Gazze’nin yanında mıyız değil miyiz? Gazze’ye ilişkin, Filistin’e ilişkin çok farklı söylemler ortaya konuluyor ama bunların hiçbiri hiçbir zaman İsrail’de Filistin zulmünü durdurmuyor. Hatta İsrail’in topraklarının genişlemesine sebep oluyor, Filistin’in toprak kaybetmesine sebep oluyor. Türkiye’de sürekli mitingler yapılıyor ama hiçbir zaman icraat yapılmıyor. Sözde kalan, lafta kalan şeyler oluyor. Ticaret tam olarak durduruldu mu, durdurulmadı mı? Bunu bilecek durumumuz yok. Yani bu veri bizim elimizde yok ama yine gazetecilerin attığı tweetlerde de görüyoruz. Türkiye’den İsrail’e dört tane geminin önceki gün yola çıktığı haberlerde görüldü veya ondan önceki gün Mısır’a doğru giden bir ticaret gemisinin Akdeniz açıklarında rotasını İsrail’e döndürdüğü haberleri çıktı. Dolayısıyla ticaretin durdurulup durdurulmadığı Arap saçına döndü.

“ERDOĞAN NE İSRAİL’E, NE AMERİKA’YA, NE AVRUPA’YA DİK BİR DURUŞ ORTAYA KOYABİLECEK DURUMDA”

Benim şahsi kanaatim; Sayın Erdoğan ne İsrail’e, ne Amerika’ya, ne Avrupa’ya hiçbir şekilde sert ve dik bir duruş ortaya koyabilecek durumda. Zaten bizim eleştirdiğimiz de burası. Türkiye’nin bütün gücünü, bütün devlet imkanlarını yabancılara, yandaşlara peşkeş çeken, kapatan yok eden bir iradenin bugün kalkıp da bir dış etkene karşı dik bir duruş sergilemesi mümkün değil. Bu sadece lafta kalır, sözde kalır, bir köşeye sıkıştırır. Nasıl ki rahip Branson’ı bıraktın, İsrail’le ticarete de devam edersin! Nasıl ki İsveç’in NATO’ya katılımına hayır dedin sona onay verdin, İsrail ilişkilerini yine sıcak tutmak zorunda kalırsın! Nasıl ki çıkıp ‘Ey Avrupa’ diyorsun ama günün sonunda seni azıcık sıkıştırdıklarında buna karşı alabilecek hiçbir tedbirin yok direkt teslim olmak durumunda kalıyorsun! Çünkü adam bir tuşla beraber 1 dolar karşısındaki Türk lirasını 30 liraya indirebiliyor veya 35 liraya çıkarabiliyor, 40 lira yapabiliyor, 50 lira yapabiliyor. Senin bununla mücadele edecek bir rezervin yok, senin bununla mücadele edecek bir ihracatın yok. Cari açığın fazla, yani sürekli açık veriyorsun olağanüstü derecede kendi ekonomik koşullarına göre. Onun yanı sıra dövizi satın alıp TL’yi bir yerde tutabilecek, pariteyi bir yerde tutabilecek bir döviz rezervin yok. Ondan sonra dışarıdan sana muhtaç oldukları, dışarı sattığın bir mal ortada yok! Aslında var da bunları sana muhtaç oldukları gibi ortaya koyamıyorsun. Buna şöyle örnek verebiliriz; biz şu anda fındık ihracatını durdursak dünya çikolata sektörü ciddi problem yaşar veya bor ihracatını durdursak dünyada işte birçok teknoloji üretiminde problem yaşanır. Ama biz bunları hiçbir zaman kullanabilen bir durumda değiliz, teslim durumdayız. İsrail’le ticaretin de durdurulup durdurulmadığı durumu da bir Arap saçı. Hükümetin bunu yapabilecek bir gücü de yok, ‘durdurdum’ der sonra yine başlar.

“ERDOĞAN’IN ESİP GÜRLEMESİ YOĞUNDUR AMA GÜÇLÜ OLAN ELİNDEN İSTEDİĞİNİ ALABİLİR”

Bizim adalarımıza oluyor olan, bizim kara parçalarımıza oluyor olan, bizim deniz kıta sahanlığımıza oluyor olan. Hemen çok yakın vadede ‘Ey Miçotakis bir gece ansızın gelebiliriz’ diyorlardı. Esad’a aynısı, Irak’a aynısı, herkese karşı bir dik duruş gibi… Maksat burada vatandaşı bir şekilde eğlemek, vatandaşı bir şekilde susturmak, durdurmak. Günün sonunda olan Türkiye’ye oluyor. Yani ne doğu Akdeniz’de istediğini alabiliyorsun, ne Ege’de istediğini alabiliyorsun, ne Karadeniz’de istediğini alabiliyorsun, hiçbir yerde istediğini alamıyorsun! Çünkü Erdoğan böyle bir şahsiyet. Yani esip gürlemesi çok yoğundur ama güçlü olan, Erdoğan’ın elinden istediğini alabilir. Yunanistan’la ilişkimiz de bu şekilde.

“DIŞARIDAN NE TALİMAT GELİYORSA ERDOĞAN ONU YAPMAYA MEYİLLİ OLDUĞU İÇİN…”

Biz komşularla ilişkimiz kötü olsun niyetinde olan düşünceye sahip değiliz. Komşularla ilişkimiz iyi olsun. Bunda bir problem yok. Ama Yunanistan’la iyi olan ilişkiler Esad’la niye kötü? Bu önemli bir soru! Mesela bugün Libya’da hala siyasi istikrar sağlanamadı. Libya’daki istikrarsızlık Doğu Akdeniz’de bizi etkiliyor ama Libya’nın bu istikrarsız sürece girmesinin temelinde de yine biz varız. Yani bizim siyasi tercihlerimiz var. Yunanistan ile ilişkimiz iyi ama Libya ile kötü! Yunanistan’la ilişkimiz düzeliyor ama Suriye ile kötü! Dolayısıyla bütün bir coğrafyada, bütün komşularla ilişkimizin iyi olması gerekiyor ama işte dışarıdan ne talimat geliyorsa Erdoğan onu yapmaya meyilli olduğu için, ‘Ey Yunanistan’ dedikten sonra bir anda ‘kardeşim Miçotakis’e dönebiliyor.

“ESKİDEN BİR ÇİFT AYAKKABI ALAMAZKEN KIBRIS’I ALDIN, AMA ŞİMDİ 5 ÇİFT AYAKKABIN VAR EGE’DE ADALARI VERDİN”

Sokakta şunu görürsün, derler ki; biz eskiden bir çift ayakkabı alamıyorduk! Bak sen bir çift ayakkabıyı alamazken Kıbrıs’ı almıştın! O bahsedilen tarihler Kıbrıs çıkarmasından sonra bize uygulanan ambargo dönemleriydi. Sen bir çift ayakkabı alamıyordun ama Kıbrıs’ı almıştın. Bugün ayakkabı dolabında beş çift ayakkabın var ama Ege’de Adaları verdin. Arada çok ciddi bir fark var! Eskiden sıralar olurdu. Tüp sırası, zeytinyağı sırası vesaire sırası niye olurdu? Ortada tüp yoktu, ortada zeytinyağı yoktu, yani ürün yoktu ve insanlar sıraya girip o sınırlı ürünleri almaya çalışıyordu. Bugün dünyada da ülkemizde de her şeyden istemediğin kadar var ama sorun ne? Bizim onu alacak paramız yok. Eskiden milletin parası vardı gidip ürün alamıyordu, ürün yoktu. Şimdi ise ortada milletin parası yok , ürün var. Dolayısıyla sıraya giriyor ki ucuzunu bulayım diye. Ucuz ete karşı değilim, insanlar sıraya da girmiş olabilirler. 83 kişide sıra bitiyor yani 83 kişi et alıyor, 84. kişi içeri giriyor ‘et bitti, stoklar tükendi’ diyor. Yani 83 kişilik bir ucuz et arzı ortaya koyuyor Et ve Süt Kurumu. Herkese de bunu vermiyor. Bu olacak iş değil. Yani 2024 yılında, 21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde olacak iş değil! Bak şu anda bunları yaşıyoruz, Allah göstermesin bir savaş geçirsek neler yaşarız! Yiyecek ekmek bulamayacak noktaya geleceğiz! Bunun sorumlusu da iktidardır, hükümettir.

Exit mobile version