Teklifin gerçek bir iklim kanunu olamayacağının altını çizen Dinçer, şu ifadeleri kullandı: “İklim krizi, artık sadece bir tehdit değil, hayatın her alanını etkileyen bir sorun haline gelmiştir. Bu kriz, gıda güvenliğinden, çiftçilerin zorluklarına kadar pek çok alanda yıkıcı etkiler yaratıyor. Türkiye, bu krizden kaçamaz; tam ortasında yer alıyoruz.”
Dinçer, iklim krizinin en çok yoksulları, emeğiyle geçinenleri ve temel ihtiyaçlara erişimde sıkıntı yaşayanları vuracağını belirtti. “Bu yasa ne doğayı koruyor ne de emekçiyi” diyen Dinçer, kanunun büyük şirketlerin çıkarlarını gözeterek, ticari kaygıları ön planda tuttuğunu dile getirdi.
Yenilenebilir enerji geçişi, yeşil dönüşüm ve sürdürülebilir tarım gibi kritik konuların kanun teklifinde ya hiç yer almadığını ya da yüzeysel şekilde ele alındığını vurguladı.
Dinçer, kanun teklifinin, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihracatını sürdürebilmesi adına karbon düzenlemeleri gibi talepleri dikkate aldığını belirtti. Ancak teklifin, iklim krizine karşı gerçek bir çözüm sunmadığını, yalnızca büyük şirketlerin çıkarlarını kolladığını ifade etti. “Bu kanunda halk sağlığı, çiftçilerin korunması, adil geçiş gibi unsurlar yok. Karbon piyasaları, çevreye verilen zararı tazmin etmek yerine, bu zararı kar fırsatına dönüştürmeye olanak tanıyor” dedi.