Türkiye’nin yapması gerekenlere ilişkin de değerlendirme yapan Tanrıkulu “Türkiye kendi sosyolojisinin parçası olan halkları, etnik grupları, dini azınlıkları korumak, onların hukukunu çatışma, operasyon ve savaş olmadan savunmak olmalıdır. Bu Suriye’nin toprak bütünlüğü, üniter yapısı korunarak, ademimerkeziyetçi yaklaşımlarla pekâlâ yapılabilir” diye vurguladı.
Yıkımlardan sonra yeni bir operasyonun onarılamaz sonuçlar doğuracağını işaret eden Tanrıkulu, şunları söyledi: Türkiye’nin iç barışına da büyük zarar verecektir. Bu bağlamda, Kobani, Ortadoğu’da farklı sınırlar içinde yaşayan Kürtlerin, hatta dünyadaki bütün Kürtlerin, siyasi görüşleri ne olursa olsun, ortak duygusunu ifade eden ve hafızamızda IŞİD’in soykırımına karşı büyük bir mücadelenin ağır bedeller ödenmiş bir simgesidir. Bu duygu halinin iyi okunması ve anlaşılması gerekir.
“Kobani’nin silahsızlandırılmış bir bölge haline getirilmesine yeni çatışma ve operasyon yöntemleriyle engel olmak yerine, bunun sağlanması için barışçıl ve diplomatik adımlar atılmalıdır” diyen Tanrıkulu, şöyle devam etti: Türkiye, Suriye’de yeni çatışmaların değil, büyük barışın kurucusu olmaya odaklanmalıdır. Bir insan hakları savunucusu, avukat, bu cumhuriyetin yurttaşı ve TBMM’nin bir üyesi olarak bu hatırlatmayı tarihsel bir sorumluluğun gereği olarak yapıyorum. Yurtta barış, Ortadoğu’da barış, dünyada barış!