Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı artık ayaklanma veya kuvvetli veya eylemli kalkışma ortaya çıkması durumunda doğrudan seferberlik ilanına karar verebilecek. Önceki tüzük ile yerine konulan yönetmelik arasında basit bir değişiklik değil, mevzuatın ruhunu temelden değiştirecek bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. 15 Temmuz sonrasında bile iktidar böyle bir değişiklik yapma ihtiyacı duymadı. O halde neden şimdi yapma gereği duydular diye soruyoruz. En önemli değişiklik ise savaş haline ek olarak ayaklanma, kalkışma gibi fazlasıyla muğlak ve içini istedikleri gibi doldurabilecekleri bir tanımlamanın yeni yönetmeliğe yedirilmiş, eklenmiş olmasıdır. Örneğin ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren davranışların ortaya çıkması durumunda deniliyor. Seferberlik gibi oldukça önemli bir meseleyi getirip davranış gibi oldukça muğlak kişiden kişiye değişebilecek, herkesin farklı yorumlayacağı bir şeye indirgemek tam bir akıl tutulması. Bunun yanında bir de buhran dönemi tanımlaması yapıldığı görülüyor. Bu yönüyle de aslında yönetmeliğin ülkeyi olası bir tehlikeden korumaya yönelik değil, bizzat Erdoğan’ın kendisinin tehdit olarak gördüğü meseleleri engellemeye dönük olduğunu anlayabiliyoruz.
Yeni Seferberlik ve Savaş Hali yönetmeliği aslında rejimin yeni dönem yönetmeliği savaş politikasından güvenlikçi politikalardan vazgeçmediğini bu düzlemde yeni yol alacağını göstermesi açısından çarpıcı. Bu değişikliğin Van protestolarından sonra getirilmesi tesadüf değildir.
Ekonomik kriz gibi durumlarda sosyal huzursuzluklara karşı aslında hazırlık olduğunu da görebiliriz. Örneğin kontrgerilla havuzunu genişleterek aslında kriz anlarında yeniden rejimi tahkim etmek istediklerini söylersek sanırım abartmış olmayız.”
Kılıç Koçyiğit, Yönetmelikte Cumhurbaşkanı’nın ‘yedek er’ toplama yetkisi verilmesine ilişkin ise, “O zaman soralım SADAT, IŞİD’ciler, EL Nusra’cıları Afganistan’dan gelen askeri eğitim almış olanlar da yedek er kategorisine girecek midir? Yedek er kategorisi dediğiniz aslında AKP ve MHP ittifakına bağlı bir paramiliter devlete içerilmesi meselesi midir sorusuna açıklık getirilmesi gerekiyor” dedi.
Basın toplantısında 9. Yargı Paketi’nde yer alan ‘etki ajanlığı’ düzenlemesiyle ilgili eleştirilerde bulunan Kılıç Koçyiğit, “Aslında her gelen paket, hukuk devleti ilkesi, yargı bağımsızlığı ve adaleti paket yapıp götürdü. AKP ve MHP ittifakı anayasa tartışmalarının gölgesinde etki ajanlığı gibi bir düzenlemeyle aslında demokrasi, basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin tabutuna son çiviyi de çakmak istiyor” diye konuştu.
Kılıç Koçyiğit, AKP’nin yeni anayasa çalışmalarını da hatırlatarak şöyle konuştu:
“Bir taraftan AKP’nin yeni Anayasa turuna çıkıp, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeni bir anayasa yapacağız dediği bir yerde, ifade özgürlüğü basın özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve diğer hak ve özgürlüklere son baltayı vurmak istediğini de görüyoruz. O zaman soruyoruz buradan, nasıl bir anayasa yapacaksınız, kime yapacaksınız? Bir yol temizliğine giriştiğini iktidarın görmemiz gerekiyor. Yeni anayasa tartışmalarından önce aslında son düzlüğe çıkarken, yasala düzenlemeler yaparak temel hak ve özgürlükleri yeniden tırpanlamak istedikleri çok açık ve net. Türkiye lehinde görülen ama aleyhinde olan sosyal medya paylaşımları başta olmak üzere her türlü faaliyet etki ajanlığı kapsamına alınabilecek. Muhalif basının yaptığı haberden tutun hayat pahalılığına dair konuşmayı, herhangi bir raporlama çalışmalarını diplomasi çalışmalarını, yurt dışında AKP’nin yürüttüğü diplomatik faaliyetleri, kültürel faaliyetleri ya da dış siyasete karşı herhangi bir çalışmayı eleştirmek bunlara dair söz kurmak, eleştirmek görüş bildirmek suç kapsamına alınacak ve halihazırda da bu anlamıyla cezalandırılacak, bastırılacak, susturulacak. Bu etki ajanlığı meselesine karşı da toplumsal muhalefet, demokratik muhalefet adına da bugünden yarına çok hızlı ses yükseltmemiz gerekiyor.”