Bakan Fidan, mevcut uluslararası sistemin barış, istikrar ve adalet üretemediği bu dönemde bölgesel sahiplenme ve işbirliğinin önemine dikkat çekti.
Fidan, toplantıda şunları söyledi:
”Türk devletleri arasındaki ilişkiler ve bütünleşme süreci ulus-devletler arasındaki ilişkilerin ötesinde olmalı ve tarihin bizlere sunduğu fırsatlardan istifadeyle ilerletilmelidir. Asya’nın yükselişinin sürdüğü ve Türk coğrafyasının öneminin her geçen gün daha da arttığı bir dönemdeyiz. Bunun bir sonucu olarak bölge dışı aktörlerin coğrafyamıza ilgisinin de giderek arttığını gözlemliyoruz. Bu tablo, riskleri ve fırsatları beraberinde getirmekte. Avrasya’nın kalbinde yer alan coğrafyamızın küresel güç rekabetine sahne olmasının önüne geçmenin tek yolu var. O da saflarımızı sıklaştırmak. Bölgesel sahiplenme anlayışıyla küresel rekabeti bölgemize yıkıcı biçimde bölgemize yansıtılmasına izin vermemeyi amaçlıyoruz.
Bölgemizde sorunların ortaya çıkmadan önlenmesi, ortaya çıkan sorunların da bir aile olduğumuz bilinciyle yine aile içinde bu ailenin bir ferdi olmanın sorumluluğuyla çözüme kavuşturması amacımızdır. Mevcut uluslararası sistemin barış, istikrar, adalet üretemediği ve öngörülemezliğin hakim olduğu bu konjonktürde bölgesel sahiplenme ve işbirliği daha da önemli ve gerekli hale gelmiştir. Fırsatları sahiplendiğimiz gibi sorunlarımızı da beraber sahiplenmeliyiz. Son dönemde Afganistan’da, Doğu Avrupa’da ve Orta Doğu’da meydana gelen gelişmeler, Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan Türk dünyası hattının küresel ve bölgesel ölçekte önemini bir kez daha göstermiştir. Tüm bu coğrafyalarda yaşanan gelişmeleri kendi güvenliğimizden bağımsız değerlendirmemiz mümkün değil.
Gazze’de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan vahşetin sürdürülebilir ve kalıcı bir biçimde durdurulabilmesi için iki devletli çözümün hayata geçmesi gerekmektedir. Yaşanan zulüm ve insani kriz karşısında Batı sessizliğe gömülmüş, uluslararası kuruluşlar ve normlar yetersiz kalmıştır. İhtilafın coğrafi yayılması ve toplumsal tırmanma tehlikesi de her geçen gün artmaktadır. Bu ortamda Türk dünyasının ortak duruş sergileyerek uluslararası topluma örnek teşkil etmesi Türk dünyasının ahlaki bir güç olarak da öne çıkmasını sağlayacaktır.
Gazze’ye ulaştırılan toplam uluslararası yardımların yaklaşık üçte birini Türkiye sağlamaktadır. Yardım sağlayan ülkelerin başında geliyoruz. Soruna adil ve kalıcı bir çözümün şart olduğunu Filistin devletinin tanınması ve iki devletli çözüme odaklanılması gerektiğini vurguladık. İsrail’e karşı bu hedef doğrultusunda somut adımlar attık. Mevcut aşama itibarıyla ikili ticaretimizi sonlandırdık. Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davaya müdahil olma kararımızı açıkladık. Her türlü insan hakkının ve uluslararası hukuk ilkesinin daha fazla çiğnenmemesinin ve buna göz yumulmamasının önüne geçmek için önümüzde tek yol var. İsrail’e yönelik uluslararası baskıların her alanda arttırılması. Bu çerçevede, Türk dünyasındaki tüm kardeşlerimizi Gazze’deki vahşet karşısında seslerini daha fazla yükseltmeye, bu zulme son vermek için daha fazla ve daha somut adımlar atmaya çağırıyorum.”
Kaynak: ANKA