CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü’den Saygı Öztürk’ün bu görüşmeyle ilgili sorusunu şöyle cevaplandırdı:
“Bu görüşmeyle ilgili birinci soru görüşme talebinin kimden geldiği olmalı. Sayın Erdoğan’ın daveti üzerine mi, yoksa Sayın Akşener in talebi üzerine mi bu görüşme gerçekleştirildi. Bu önemli. Buna göre şu değerlendirme yapabilirim:
1-Eğer, Erdoğan’ın talebi üzerine Sayın Akşener bu görüşmeyi yaptıysa, bu Erdoğan’ın gücüne teslim olmak demektir.
2-Eğer kendi talebi yani Sayın Akşener, ‘Ben görüşmeyi talep ettim, dolayısıyla bu talebimi de Sayın Erdoğan kabul etti’ diyorsa bunun gerekçelerini Sayın Akşener kamuoyuna gerekçeleriyle açıklamalı.
Sayın Akşener, Erdoğan’la görüşme talebinde bulunduysa bunu açıklamalı. Çünkü İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun bile devre dışı bırakıldığı anlaşılıyor.
Böyle bir görüşme yapılması en azından hem parti ahlakına uymaz hem de aykırıdır. Parti ahlakına uymaz çünkü uzun yıllar bir partinin genel başkanlığını yapmış birisinin partisini devre dışı bırakarak Erdoğan’la görüşmesi etik değildir.”
Akşener’in o aşamada neler yapması gerektiğini Kılıçdaroğlu şöyle cevaplandırdı:
“Partisine bilgi vermesi gerekirdi. Yani bu görüşmenin öncesinde görüşme kendisinin talebiyse mutlaka ‘Şu gerekçelerle ben Erdoğan’la görüşeceğim’ demesi lazımdı. Veya Erdoğan’ın talebi üzerineyse ‘Evet, ben Erdoğan’la görüşeceğim. Erdoğan’ın böyle bir talebi var. Sizin parti olarak söylememi istediğiniz bir şey var mı?’ diyerek en azından kendi partisine sormalıydı. Burada konuşması ve kamuoyunu aydınlatması gereken Sayın Akşener. Neden aydınlatmadığını bilmiyorum. Medyada, oğlu için büyükelçilik, kendisi için Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı istediğine ilişkin haberler yer alıyor. Tabi onlara çok fazla bir şey söylemiyorum. Burada önemli olan görüşme talebinin kimden geldiğidir.”