Bir gazetecinin, Kenan Evren’in 1982 Anayasası’na atfen ”Allah’ın emri değil, istiyorsanız değiştirebilirsiniz” şeklindeki sözlerini anımsatarak, ”42 yıldır Anayasa’nın değiştirilmediğini, Türkiye’nin demokratik, özgürlükçü bir anayasa yapma iradesine sahip olup olmadığı” sorusuna Kurtulmuş, şöyle yanıt verdi:
“Ben 1982 Anayasası’nın kalıntılarından kurtulmak, yani darbeci zihniyeti üzerimizden atmak için bunun büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyetimizin ikinci asrında önümüze bir hedef koyuyoruz. Hükümetin üzerine birtakım sorumluluklar düştüğü gibi, TBMM’nin üzerine de önemli sorumluluklar düşüyor. Tabii ki ilk olarak da darbenin kodlarının dışına çıkarak sivil, özgürlükçü, kapsayıcı ve daha demokratik bir anayasayı yapmak en başta gelen sorumluluk ve zorunluluğumuzdur. İki nedenle bu Meclisin anayasa yapması çok kıymetli. Birincisi, Cumhuriyetimizin ikinci asrının başına denk gelmesi. İkincisi de yüzde 95’lik bir oranla en yüksek temsil kabiliyetine sahip olmasıdır.
Önce yöntemimizi belirleyip sonra tartışmalarımızı gerçekleştirmemiz gerekir. TBMM’de grubu olan siyasi partiler bunu belirleyecektir. Partilerimizin bir araya gelme imkânları var. Çünkü ilk ziyaretlerimizde hiçbir parti bu konuya ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bazı çekincelerini en baştan söylediler. Bu çekinceler anlaşılabilir ama sonuçta hiçbir partimiz, sürece ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bu sevindirici bir şey. İnşallah TBMM’nin 28. dönemi kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir.”
Yeni anayasa görüşmelerinin bundan sonraki takvimi ve içeriğinin konuşulmasına ne zaman geçileceğine ilişkin bir üzerine de Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Bence önemli olan şey, doğru yöntem ve doğru zemindir. Doğru zemin tabii ki TBMM’dir ama bu şu anlama da gelmiyor, anayasa sadece Meclis’te konuşulacak. Tam tersi, TBMM Başkanı olarak ekim ayından sonra üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, hukuk camiasının ve bu konuda benim fikrim var diyen bütün platformların görüşlerini de dinleyeceğim. Bazıları bu konuda algı operasyonları yapmaya kalkıyorlar, onların gizli ajandasının aksine, anayasaya katkıda bulunmak istiyorum diyen tek bir yurttaşımız dahi olsa, onu dinleyeceğiz ve görüşlerinden istifade etmeye çalışacağız.”
”İktidar ve ana muhalefet arasındaki yumuşamanın yeni anayasa çalışmalarına ne gibi katkısı olacağına” ilişkin soruya da Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
“Türkiye olarak önümüzde iki yol var; ya kendi aramızda sorunlarımızı demokratik olgunluk içerisinde konuşup tartışacağız ve milletin iradesi, istikameti yönünde çözmeye çalışacağız ya da bölgemize ilişkin kötü hedefleri olan güçler bizi de etrafımızdaki ülkeler gibi biçimlendirmeye kalkacak. Farklı görüşleri bir konsensusla anlamlandırarak, uluslararası arenada nasıl daha güçlü ve etkili bir konuma geliriz diye gayret etmemiz gerekir. Fikirlerimiz birbirine zıt olabilir ama mühim olan bu farklılıkları yakınlaştıracak mekanizmaları kurabilmektir ki demokraside aslolan da karşılıklı rızaya dayalı müzakereler yürütebilmektir. Çatışma ve kutuplaşma biraz da işin kolayına kaçmaktır.”
”Kamuda tasarruf uygulamalarının dışında bırakılan TBMM’de bu konuda hangi önlemlerin alınacağına” ilişkin bir soru üzerine Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti: