Semih Yalçın, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Devlet Bahçeli, doğrudan Türkiye’nin bekasına, milletimizin egemenliğine dönük emperyalist tehdidi savuşturmak üzere herkesi, her kesimi gönül seferberliğine, birlik ve beraberliğe davet etmiştir. Bu davet; içeriye olduğu kadar dışarıya da dönük mesaj taşımaktadır. Bu davet, yerel siyasi aktörler kadar uluslararası güç odaklarına da yönelik bir hamledir. Genel Başkanımızın daveti, ABD başta olmak üzere millî bütünlüğümüzü hedef alan küresel aktörlerin bölgeye dönük planlarını buruşturup çöpe atmıştır. Kirli hesapları boşa çıkarmıştır. Oyun kökünden değişmiş, tuzaklar bozulmuştur. Coğrafyamızda sözün ve egemenliğin sahibinin kim olduğu; millet vicdanını yansıtan, varlık refleksini temsil eden en kararlı siyasi partinin liderinin ağzından duyurulmuş, hatırlatılmıştır. Her ne kadar kelam ve tavır Devlet Bahçeli’ninse de, söz; hâkimiyetin sahibi olan milletindir. Sayın Devlet Bahçeli, milletin hissiyat ve kararını, devlet aklını temsil etmektedir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, söz konusu çağrısıyla milletimizin bu coğrafyada hangi şuurla egemen olduğunun dersini de vermiştir. Bu, iktidar olma hırsından ve siyasi basiretsizliklerinden ötürü ülkenin gerçeklerini görmeyenler için bir nevi ikazdır. Yaklaşan küresel tehdidi algılamayanları uyarmayı, uyandırmayı amaçlayan, ‘köprüden önceki son çıkış’ hatırlatmasıdır. Sayın Genel Başkanımızın siyasi paradigma değişikliği niteliğindeki hamlesi; ‘MHP’nin genel mutabakat gerektiren nazik konularda çözümün önünde engel olduğu’ şeklindeki yanlış algıyı, önyargıyı da kırmıştır.
Yakın siyasi tarihimiz iyi araştırılırsa görülecektir ki Sayın Genel Başkanımızın çıkışı; MHP’nin 55 yıllık geleneksel sorumlu, yapıcı ve uzlaşmacı politikalarının devamı ve son numunesidir. MHP daima Türk siyasetinin yolunu tıkayan değil, bilakis önünü açan siyasi parti olmuştur. MHP; milletimizin güvenlik, esenlik ve refahı neyi icap ettiriyorsa, devletimizin çıkarları neyi gerektiriyorsa siyasetini ona göre belirlemiştir. MHP; siyasi hayatı boyunca oyun kurmuş, oyun bozmuş ama oyun oynamamıştır. Şurası bir hakikattir ki büyük hamleleri, büyük çıkışları, büyük liderler ve büyük siyasi partiler yapar. Siyaset, korkakların işi değildir. O bakımdan onlar, siyaseten risk alır, cesur davranırlar. MHP Lideri de öyle yapmıştır. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, bütün siyasi riskleri göze alarak yaptığı çağrının ne kadar yerinde ve anlamlı olduğu, bölücü terör örgütü PKK’nın TUSAŞ’a yaptığı alçakça saldırıyla ortaya çıkmıştır.
Malum çağrının; çok önemli temellere, sağlam gerekçelere ve liderlik ferasetine dayandığı hemen anlaşılmıştır. Sayın Genel Başkanımızın tarihî daveti kamuoyunda ciddiyetle değerlendirilirken ve bu hususta geniş bir konsensus hasıl olmaya başlamışken; küresel emperyalizm, başlamakta olan müspet iç süreci sabote etmek üzere düğmeye basmıştır. Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 101. yıl dönümünü idrak ettiğimiz şu günde, bu tür hainane saldırıların, ülkemizi, ’21. Yüzyılda Lider Ülke Türkiye’ hedefinden döndüremeyeceğini buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Bu neviden terör eylemlerinin, yılgınlığa ve korkuya kapılmak şöyle dursun; aksine bizim azmimizi tetiklediğini, varlık irademizi bilediğini, egemenlik yolunda kararlılığımızı ziyadesiyle arttırdığını tekraren duyuruyoruz. Şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Ailelerine ve aziz milletimize sabrı cemil temenni ediyoruz. Savunma sanayi alanında lokomotif işlevi gören TUSAŞ’a dönük saldırı, bir mesaj içermektedir. Küresel canavarlar, taşeronları üzerinden iç kamuoyunda güvensizlik algısı oluşturmak istemiştir.
Hain terör saldırısının zamanlaması kadar belli bir mekân ve tesisin seçilmesi tesadüf değildir. Zira saldırıya uğrayan kurum, Türkiye’yi yeni yüzyılda tam bağımsızlık hedefine götürecek devasa bir savunma sanayisi tesisidir. Silah ambargolarıyla, aba altından sopa gösterme seanslarıyla terbiye edilmek istenen Türkiye’nin; savunma sanayiinde kendi yağıyla kavrulmaya başlaması, düşmanlarımızın çirkin kozlarını ellerinden almıştır. Bu terör eylemi, aynı zamanda devlet aklının çalışmasını ve iç uyum barışın sağlanmasını, millî mutabakatın takviyesini engelleme girişimidir. Taşeronları yönlendiren emperyalistler, ileride daha şuursuzca, daha şaşkın, daha telaşlı eylemler planlayıp üzerimize gelmek isteyebilirler. Ancak neye kalkışsalar, hangi tezgâhlara başvursalar başaramayacaklardır.”
Kaynak: İHA