-YAKLAŞIK 10 AYDIR GENEL BAŞKANSINIZ. O GÜNDEN BUGÜNE HAYATINIZDA NELER DEĞİŞTİ. GRUP BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL İLE GENEL BAŞKAN ÖZEL ARASINDA NASIL BİR FARK VAR?
Tabii ben daha önce koruma kararı olmasına rağmen koruma kullanmıyordum. Genel başkan olduğum güne kadar. Korumalı hayat başka bir hayat yani. Oldukça uyum gösterilmesi zor bir şey ayrıca. Kurultay günü ikinci tur oylamada genel başkan olduğum ortaya çıktı. Teşekkür konuşmasına giderken etrafımda altı tane sivil, iri yarı insan belirdi. ‘Ne yapıyorsunuz’ dedim. ‘Siz kimsiniz?’ dedim. ‘Biz sizin korumalarınız.’ dediler. ‘Benim korumam yok’ dedim. ‘Artık var. Zorunlu korumaya tabisiniz’ yanıtı aldım. Her seferinde o zorunlu korumalarla hareket etmek zorundasın. Kendi başına yalnız kalmak istesen, eşimle birlikte bir yere gitmek istersen falan ona dahi izin yok. Yani bir şekilde koruyorlar. Onları arada bir atlatıyorum… Onlar şey diyorlar, ‘bu yaptığınız bize çok zarar verir.’
Yani mesleki olarak onlar bizi korumak için, gerekirse kendi hayatlarını feda etmek üzere görev yapan arkadaşlarımız. Mesleki kariyerlerine zarar vermek de istemiyorum. Yani bence bu sürecin en zoru o yani, her yere korumayla gitmek. Gittiğin her yerde biri elini kaldırıyor, ‘araba burada duracak. Şuradan yürüyeceksin, buradan gireceksin’ diyorlar. Tedbirleri önceden alıyorlar.
Ben çok ani karar değiştiren birisiyim mesela. Mesela benim Manisa’da neredeyse girmediğim köy yoktur. Yolun üstünde giderken veya Türkiye’nin herhangi bir yerinde… Bir ilçeye gireceksem veya bir köye uğrayacaksam korumaların önceden oraya gidip bir bakmış olmaları gerekiyor. İşte en çok bunda zorlanıyorum.
Diğer zorlandığım konu Manisa’yı çok özlüyorum. Yıllardır Ankara’dayım. Ama burada ev dahi tutmadım. Misafirhanede kalıyordum. Manisa’dan kopmak istemiyordum. Bütün çevrem Manisa’da. Bir de çocukluğumdan beri büyüdüğüm bir şehir. Hep söylüyorum Spil Dağı burnumda tütüyor. 15 gün görmesem kardeşim Barış’ı özlermiş gibi Spil Dağı’nı özlerim. Şimdi çok az gidiyoruz. Manisa’da yatılı okul arkadaşlarım var. Her sene birlikte tatil yaptığımız. Onlarla zaman geçiremiyorum istediğim gibi. Biraz özel hayattan fedakârlık etmek gerekiyor. O kısımları zor. Eşimi, kızımı daha az görüyorum. Eşim Manisa’da yaşıyor, ben Ankara’da, kızım İstanbul’da. Ayda bir kere falan üçümüz buluşuyoruz. Bir de hani kızıma çok düşkünüm. Görüşmelerimiz falan iyice azaldı. Bir de ben müsait olsam İpek müsait olmuyor.
-AYAĞINIZA DAİR AÇIKLAMA YAPTINIZ. ANCAK BİR DELİĞE ATILAN TAŞI 40 AKILLI ÇIKARAMIYOR. BU İDDİALAR SİZCE NEDEN ORTAYA ATILIYOR?
Bu bence çok olumlu bir şey. Başka bir iddia ortaya atamayıp da kırık ayak için ‘kurşunla vuruldu’ diye bir iddia ortaya atıp onu tartıştırıyorlarsa bu iyi bir şey. Ben bunu MYK’daki arkadaşlarımıza da söyledim. Yani bizde kusur bunu bulup bunun üzerine gidiyorlarsa bu iyi bir şey yani.
-İKTİDAR KANADINDAN GEÇMİŞ OLSUN TELEFONU ALDINIZ MI?
Ayağımın kırılmasının ardından ilk telefon Devlet Bahçeli’den geldi. Çok sayıda lider, parti temsilcisi aradı. Can Atalay’ın oturumu için genel kurula katıldım. Orada da hemen herkes gelip, ‘geçmiş olsun’ dileklerini iletti. Ayrıca meclis başkanı hem aradı, hem de o gün Meclis’te de yerinden inip yanıma geldi. Hepsi sağ olsun.