Özel’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
Bu üniversiteye, 1 Ocak 2021 tarihinde Melih Bulu isminde bir kayyum atanmıştı. Üniversite geleneğinden gelmeyen, kültüründen gelmeyen, Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisansa dahi kabul edilme şartlarını sağlamayan birisi, üniversitenin başına kayyum olarak atanmıştı. O günden bugüne tam 205 haftadır, 1432 gündür, 971’inci kez burada nöbet tutuldu. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak 971’inci nöbete desteğe geldim.
Nöbet, kayyumluk binasına, çünkü orada bir rektör yok, bir kayyum var, bir işgalci var şu anda. Kayyumluk binasına sırtının dönen öğretim görevlilerinin, hocaların 15 dakika süreyle sessiz protestosundan ibaret. Ardından da kısa bir açıklama okunuyor. Bu açıklamaya şu anda profesör olmuş ve artık ellerindeki kamu gücüyle zarar veremeyecekleri hocalar katılıyorlar. Öyle de olsun istiyorlar. Yoksa gözü dönmüş, elindeki güçle kime saldıracağını bilemeyen, buradaki kurum kültürünün katili kayyum öğrenci bulursa soruşturma açıyor; disiplin cezası veriyor, okuldan uzaklaştırma cezası veriyor. Oradan bir suç icat edebilirlerse mahkeme açıyorlar, yargılıyorlar.
Bugün burada içeride mezunlar olabilir. Bir üniversite düşünün ki mezununu kapıdan sokmuyor. İçeride emekli öğretim görevlileri olabilir, bir üniversite düşünün ki emeklisini kapıdan sokmuyor. Oysa ki evrensel anlamda üniversite kapıları herkese açık olan, bilimin üretildiği, bilginin paylaşıldığı mekanlardır. Gerçek anlamda bırakın mezununu içeri sokmamayı, ‘Ben buradaki ışıktan istifade etmek istiyorum’ diye yanaşan ve karanlıktan uzaklaşan herkese açıktır oranın kapısı. Sadece öğrencilerine de değil. Ama maalesef böyle bir noktadayız.
Burada olaylar ilk başladığı sırada; 4 Ocak’ta ilk protestolar başladığında ve ardından 8 Ocak tarihinde Boğaziçi protestolarına katılanlar için Erdoğan ‘terörist’ dediğinde bu üniversitenin kapısına polis kelepçesi dahi takıldı. İçeriye girilmesin diye üniversitenin kapısına polis kelepçesi taktılar. Bir bienalde ödül alırdı o fotoğraf. Bir bienalde ‘Türkiye’de üniversite özerkliği ve özgürlüğü nedir?’ diye bir sanatçı bir şey tasavvur etse, tasarlayacağı, boyutlandıracağı ve fotoğraflandığında hepimizin takdir edeceği görüntü; üniversitenin kapısına polis kelepçesiydi. Bunu bizzat bu rejim yapmıştır. Kendi özeleştirisini, özeleştiri yaptığının bile farkında olmadan, kendini ihbar ettiğinin bile farkında olmadan yapabilen en üst düzeydeki rejim bugünkü saray rejimidir. O kapıya konulan kelepçe, saray rejiminin üniversiteye nasıl baktığının tam olarak fotoğrafıdır. O kararı alandan, o kelepçeyi takandan hepimiz razıyız. İyi ki yaptı. Biz bu kadar iyisin gösteremezdik Türkiye’ye ve dünyaya.