DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, toplantıda yaptığı açıklamada, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Asgari ücret düşük değil” sözlerine tepki gösterdi.
“Bugün Türkiye’de asgari ücretin yüksek olduğunu söylemek akılla, mantıkla, vicdanla bağdaşır bir ifade değildir. Bilindiği gibi bizler yüksek enflasyon altında ücretlerin yılda dört kez artırılmasını savunuyor; işçileri, emekçileri, emeklileri yoksullaştıran tercihlerin; ücretleri baskılamaya dönük politikaların terk edilmesi istiyoruz. Yani ‘gelirde adalet’ istiyoruz. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor” diyen Çerkezoğlu şöyle devam etti:
“2021 yılı son çeyreğinde başlayan döviz krizi ve artan fiyatlar emeğiyle geçinenlerin alım gücünde ciddi kayıplara yol açtı. Bu dönemde tartışmalı TÜİK rakamlarıyla bile resmi yıllık enflasyon oranı yüzde 80’leri, gıda enflasyonu yüzde 100’ü aştı. İşçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirliler ise enflasyonu çok daha şiddetli hissetti. Yüksek enflasyon tüm ücretli çalışanların ve emeklilerin gelirlerini hızla eritti ve eritmeye de devam ediyor. Ülkeyi yönetenler ise bizlerin gelirlerindeki büyük gerilemeyi adeta politikalarının başarılı bir çıktısı olarak görüyorlar. Tam da bu anlayış çerçevesinde Aralık 2023’te belirlenmiş olan ve açlık sınırının dahi altında kalan asgari ücretin artırılmayacağını söylüyorlar. Ülkemizde sendikalaşma önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı Türkiye’yi bir asgari ücretliler toplumu haline getirdi. Bildiğiniz gibi Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan Küresel Haklar Endeksi’nin 2024 raporu da geçtiğimiz günlerde yayımlandı ve Türkiye maalesef 2016’dan beri dünyada işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasındaki yerini koruyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor.
Bilindiği gibi bizler yüksek enflasyon altında ücretlerin yılda dört kez artırılmasını savunuyor; işçileri, emekçileri, emeklileri yoksullaştıran tercihlerin; ücretleri baskılamaya dönük politikaların terk edilmesi istiyoruz. Özetle gelirde adalet istiyoruz. İşçilerin gelirini korumayan, asgari ücreti artırmayan hükümet, işçilerin üzerindeki ağır vergi yükünü düşürecek düzenlemeleri de hayata geçirmiyor. Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücünde büyük kayıp yaşayan çalışanların eline geçen net ücretleri de yılın ikinci yarısında artan vergi ve kesinti yükü nedeniyle giderek düşüyor. Gelir vergisi oranlarının yüksekliği, vergi tarife dilimlerindeki adaletsizlikler ve asgari ücret vergi istisnasının çalışanlar aleyhine uygulanması sebebiyle işçilerin vergi yükü artıyor. Dolaysız vergiler yanında dolaylı vergilerin yüksekliği de çalışanların vergi yükünü artırıyor. Bir yandan gelir vergisi bir yandan dolaylı vergiler, ülkenin vergi gelirlerinin önemli bir kısmını çalışanlardan karşılanmasına yol açıyor. İşverenlere ise vergi indirimleri ve prim destekleri sürüyor. Gelirdeki ve vergideki adaletsizlik servetlere de yansıyor. Türkiye’de en zengin yüzde 1’in servetinin bütün ülkenin servetinin yüzde 39,5’ini oluşturmasına rağmen büyük servet sahiplerine uygulanacak herhangi bir vergi düzenlemesi akıllarından bile geçmiyor. Aksine vergideki adaletsizliği büyütecek adımlar atılıyor. Kamuoyunun gündemine oturan vergi paketinde ücretlilerin vergi yükünü hafifletecek herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi KDV ve harçlarda artış yapılması planlanıyor. Vergilerin önemli bir işlevi olan gelirin yeniden bölüşümü ve gelir adaleti sağlama işlevi görmezden geliniyor. Hükümet vergiyi tabana yaymaya devam ediyor. Bizler bu şartlar altında ‘Gelirde Adalet Vergide Adalet’ mücadelemizi büyütmeye kararlıyız ve bugün burada sizlerle paylaştığımız DİSK-AR tarafından hazırlanan bu raporumuz da mücadelemizin bir parçası. Raporumuzda özetle asgari ücretin artırılması talebinin bilimsel dayanaklarını ve işçilerin artan vergi ve kesinti yükünü ortaya koyuyoruz.”
AKP hükümetinin enflasyonla mücadelenin yolu olarak ücret ve diğer emek gelirlerini bastırmayı gördüğünü ifade eden Çerkezoğlu, sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası olarak bilinen bu politikanın anlamının, enflasyonun faturasını ücretlilere çıkarmak olduğunu vurguladı.