M.A., çiftlikte gezdiği sırada iddiaya göre, F.D.’ye, tarlanın kenarındaki otları neden temizlemediğini sordu ve kendisini sürekli para göndermesi için aradığını söyleyerek, bağırıp, küfretti.
F.D., boğuşma sırasında M.A.’nın belinden çıkardığı tabancayla kurşun yağdırarak M.A.’yı öldürdü. Daha sonra, çiftlikteki iş makinesiyle yaklaşık 3 metre derinliğinde çukur kazarak naylona sardığı M.A.’nın cesedini çukura gömdü.
Konya’ya geri dönen F.D., eşi Z.D.’yi de yanına alıp, kayınvalidesi R.A.’yı ziyaret etmek için 23 Mart’ta tekrar Adana’ya gitti. F.D., ailesine dayısının Umre’ye gittiği, işlerle kendisinin ilgilenmesini istediği yalanını söyledi.
M.A.’dan haber alamayan yakınları, öldürülmüş olabileceği ihbarıyla emniyete başvurdu. Kamera kayıtlarını da inceleyen polis, F.D.’in belirtilen tarihte otomobilde yalnız olduğunu belirledi. F.D. konuyla ilgili “Dayım, arka koltukta oturuyordu” savunması yaptı. Yakınları ile görüşen polis, “M.A., başkasının kullandığı otomobile binmez. Arka koltukta asla oturmaz” denilmesi üzerine araştırmasını derinleştirdi. Öte yandan cep telefonunu çok sık kullanmadığı belirlenen M.A.’ın, olaydan bir gün önce uzun telefon görüşmeleri yaptığı tespit edildi.
Gözaltına alınan F.D. sorgusunda cinayeti itiraf etti. M.A.’nın böbrek nakli olduktan sonra agresif birine dönüştüğünü iddia eden F.D., “M.A. dayı, çiftliği satın alıp, benim üzerime yaptı. O yokken işlerle ilgileniyordum. Olay günü yanıma gelip, hiçbir sebep yokken beni azarladı. Sonra da eşime ve çocuklarıma ağır küfürler etti. Küfrettiği kişilerin yeğeni olduğunu, susmasını söyledim. Bana tokat atıp, belindeki tabancayı çıkardı. Beni vurmasın diye alıp, şarjördeki mermi bitinceye kadar sıktım. Başında ağladıktan sonra havanın kararmasını bekleyip, iş makinesiyle kaldırdığım cesedi çukura attım. Yaşadığı süsü vermek için de faturalarını ödedim. Bu zamana kadar cinayeti itiraf etmememin nedeni; bir şekilde kendimi öldürecektim ancak yapamadım. Çok pişmanım” dedi.