Emine Sakarya, çeltik üretimine başladığı ilk günleri şöyle anlatıyor: “Babamın vefatından sonra arazimizi bir süreliğine icara vermiştim. Memurluk beni sıkmaya başlayınca, kendi toprağımı işlemek istedim. İlk denememde başarılı olunca, üretime devam etmeye karar verdim. Başlangıçta her şey insan gücüyle yapılıyordu, bu yüzden zorluydu; ama şimdi teknoloji sayesinde işlerimiz çok daha kolay hale geldi.”
Kardeşlerden Fevziye Sakarya ise, tarımın geçmişte ne kadar zahmetli olduğunu vurgularken, günümüzde makineleşmenin işleri oldukça kolaylaştırdığını belirtiyor: “Önceden her iş elle yapılırdı, şimdi ise makineler sayesinde bir haftada tüm hasadı toplayıp depolayabiliyoruz. Erkek ya da kadın fark etmeksizin herkes bu işi rahatlıkla yapabilir.”
Çeltik üretiminde suyun önemine dikkat çeken Fevziye, “Çeltik su içinde yetişir, bu yüzden su olmazsa olmazdır. Çamurlu bir iş ama sonuçları çok güzel,” diyor. Kardeşler, köyde ve çevrede saygıyla karşılandıklarını, yaptıkları işin takdir edildiğini ifade ediyorlar. “En iyi bildiğimiz işi yapıyoruz,” diyen Fevziye, gıda üretiminin önemine vurgu yaparak, herkesin bu alana yönelmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu iki kız kardeş, köydeki gençlere ve diğer kadınlara örnek olurken, tarımın sadece bir geçim kaynağı olmadığını, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu da gösteriyorlar. Fevziye ve Emine Sakarya’nın hikayesi, tarımın gücünü ve doğayla iç içe bir yaşamın güzelliklerini ortaya koyuyor.