İngiltere Kanser Araştırmaları Derneği’nin verilerine göre, 24-49 yaş aralığındaki kişilerde 1990’lı yılların başından bu yana mide ve bağırsak kanseri vakalarında yüzde 84’lük artış görüldü.
Ntv’de yer alan habere göre, karaciğere yakın ve elma büyüklüğünde bir organ olan safra kesesi; vücudumuzun, tüketilen yağları parçalamak için kullandığı bir madde olan safrayı depoluyor. Tüm dünyada nispeten nadir görülen bir kanser olan safra kesesi kanseri, son yıllarda özellikle Avrupalı gençler arasında ciddi bir artış göstermeye başladı.
Onkologlar, bu yüksek artış nedeniyle duydukları kaygıyı dile getiriyor. Bazı uzmanlar safra kanseri yayılımının öncelikli sebepleri arasında işlenmiş ürün ağırlıklı beslenme olduğunu savunuyor. Ancak henüz net bir nedenden bahsedilmiyor.
Onkolog Dr. Shivan Sivakumar, safra kesesi kanseri oranlarındaki artışı salgın olarak nitelendirirken veriler, 90’lı yıllara kıyasla şu anda neredeyse iki kat daha fazla genç yetişkinin bu hastalığa yakalandığını gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nde (DSÖ) görev yapan Prof. Karol Sikora; sağlıksız beslenme, hava kirliliği, stres ve alkol gibi faktörlerin safra kesesi kanserinin bir salgına dönüşmesinde büyük bir etkisi olduğunu savunuyor.
Safra kesesi kanserinin yaygın belirtileri arasında ciltte ve göz akında sararma, üst karın bölgesinde ağrı, sindirimle ilgili problemler, mide bulantısı ve kusma, iştahsızlık, karın bölgesinde hissedilen kitleler, zayıflama, şişkinlik, ateş, koyu renkli idrar, beyaz renkte dışkı ve vücut kaşıntısı gösteriliyor.
Tehlikeli bir kanser türü olan safra kesesi kanseri, genellikle erken evrede belirti vermeden vücutta gelişebiliyor. İlerlediği durumda ise yayılma riski yüksek olduğu için tedavi sürecinde güçlükler ortaya çıkabiliyor. Erken teşhis edilirse cerrahi müdahale ile tedavi şansı artıyor ancak ileri vakalarda kemoterapi veya radyoterapi gerekebiliyor.