Araştırmaya, 25 ila 75 yaş arasındaki 108 gönüllü katıldı. Katılımcılardan yaklaşık yedi yıl boyunca kan, dışkı örnekleri ile deri, ağız ve burun sürüntüleri alındı. İncelenen örneklerde 135 bin farklı molekül (RNA, protein ve metabolit) ve mikroorganizmalar (bağırsaklar ve deride bulunan bakteri, virüs ve mantarlar) tespit edildi.
KRİTİK YAŞ ARALIĞI BELLİ OLDU
Araştırma, molekül ve mikroorganizmalardaki değişimlerin kademeli ve kronolojik bir şekilde yaşanmadığını, özellikle 40’lı yaşların ortaları ile 60’lı yaşların başlarında büyük değişimlerin meydana geldiğini gösterdi.
Başlangıçta, bu yaşlardaki değişimlerin kadınlardaki perimenopozal değişikliklere bağlı olduğu düşünülüyordu; ancak veriler, erkeklerde de benzer değişimlerin görüldüğünü ortaya koydu. Araştırmanın başyazarı Dr. Xiaotao Shen, menopozun kadınlardaki değişikliklere etkisi olduğunu belirtirken, “Bu değişimleri etkileyen başka önemli faktörler de olabilir” dedi.
HER İKİ DÖNEMDE DE SORUNLAR YAŞANDI
Araştırma, ilk değişim dalgasının kardiyovasküler hastalıklarla bağlantılı moleküller ile kafein ve alkol metabolizmasındaki değişimlere odaklandığını, ikinci dalganın ise bağışıklık sistemi, karbonhidrat metabolizması ve böbrek fonksiyonları üzerindeki etkilerini inceledi. Deri ve kas yaşlanmasıyla bağlantılı moleküller, her iki dönemde de sorunlar yaşadığını gösterdi.
Araştırma, yaşa bağlı hastalık riskinin kademeli olarak artmadığını, 60 yaşından sonra Alzheimer ve kardiyovasküler hastalık riskinin hızlandığını ortaya koydu. Ayrıca, bazı değişikliklerin yaşam tarzı ile bağlantılı olabileceği vurgulandı. Örneğin, 40’lı yaşlarda artan stresin alkol tüketimini tetikleyerek metabolizma değişikliklerine neden olabileceği belirtildi.