Erbakan’ın açıklamaları özetle şöyle:
Bugün maalesef iktidarın uygulamaları bizim dindar olmayan iktidarlar döneminde eleştirdiğimiz uygulamaların aynısı. Burada bir çarpıklık var. Bu görüntüyü gören genç insanlar İmam Hatip’te okuduğu halde deist olmaya karar veriyor, ateist olabiliyor. Veya başı örtülüyse başını açıyor. Şekilden ibaret bir anlayışla maalesef toplumun önüne çıkılmış, iktidar olunmuş. Ama asıl değerlerimiz, asıl savunduğumuz ilkeler uygulanmıyor, hayata geçirilmiyor. Dolayısıyla da maalesef gençler üzerinde ciddi olumsuz bir etkisi oluyor bu durumun.
Ekonomi politikası tamamen adaletsiz bir paylaşıma dayalı. Kamu kaynakları ‘itibardan tasarruf olmaz’ adı altında israfa harcanıyor. 2018’de kamunun yıllık hava aracı kiralama bedeli 280 milyon lirayken bu sene 5,5 milyar liraya gelmiş. Beş sene içinde hükümetin hava taşıtı kiralama bedeli 20 misli artmış. İmtiyazlı holdinglere haksız bir kaynak aktarımı yapılıyor. İhaleler kapalı kapılar arkasında pazarlık usulüyle veriliyor. Bakıyorsunuz Türkiye’de yapılan bir tünelin aynısı Kore’de beşte bir maliyetine yapılmış. Bir de üzerine bu imtiyazlı holdinglere vergi muafiyeti sağlanıyor. Beş holdinge 10 senede 128 kez vergi muafiyeti yapılmış. Dünyada kamudan en çok ihale alan sıralamasındaki ilk 10 holdingden 5 tanesi bizdeki bu holdingler. Kaynaklar imtiyazlı holdinglere aktarılıyor, kaynaklar faize gidiyor. Bizim en çok mücadele etmemiz gereken bu ülkenin, bu milletin bir kuruşunun faize gitmemesini sağlamak. Ama bu sene işte bütçeden 1,25 trilyon lira faize veriliyor. Bu ekonomi uygulamasının Millî Görüş’ün rahmetli Erbakan Hoca’mız döneminden beri savunduğu değerlerle hiçbir alakası yok, taban tabana zıt.
Kendi cumhurbaşkanı adayımızla girmeyi önceliyoruz. Ama bir ‘üçüncü yol’ alternatifi Türkiye’de her zaman mümkündür. Seçmenin ‘sağ partiler’ olarak nitelendirdiği partiler ittifak yoluna gidebilir. İYİ Parti var, DEVA var, Gelecek var, Saadet var. Büyük Birlik Partisi de olabilir… Sağ partilerden oluşacak bir ittifak, AK Parti’ye gönülsüz oy verenler için ciddi bir alternatif haline gelir.
Ben 28 Şubat’ı anlatırken Suudi Arabistan örneğini veriyorum. Dindarlık problemse, başörtüsü problemse, kamuda görevlilerin uzun sakalla işe gelmesi problemse, Suudi Arabistan ile Amerika’nın çok ciddi sorun yaşaması lazım. Ama Suudi Arabistan ile Amerika’nın hiçbir zaman böyle bir sorun yaşadığını görmüyoruz. Türkiye’de de mesela başbakanlık konutundaki iftar yemeğinin sorun yapılmasının sebebi Erbakan’ın eşinin kızının başörtülü olması, dindar olması değildi. Asıl mesele Ortadoğu’daki planların yürütülmesine Erbakan Hoca’nın bir engel olmasıydı.
(“Öyle bakılırsa Ecevit de bir engeldi ama o bir askeri darbe tehdidine maruz kalmadı?” sorusu üzerine) Rahmetli Ecevit sol görüşlü bir insandı. Eşi başörtülü değil, kendisi İmam Hatipli değildi. Ama onun da ekarte edilmesi gerekti. Planın yürümesi için Türkiye’nin de dizayn edilmesi gerekliydi. Şimdi de maalesef bu planların 22 senelik AK Parti iktidarı sonucunda yürüdüğünü görüyoruz. Suriye’nin, Irak’ın, Yemen’in, Mısır’ın durumu ortada, Libya’nın durumu ortada maalesef. Kudüs, İsrail’in başkenti ilan edildi. İsrail işgallerine, yerleşimlerine hızlı bir şekilde devam ediyor.
Yorumlar kapalı.