Milliyet’ten Melike Sarıkaya’nın haberine göre; karanlık oda inzivasında biyoloji bölümü mezunu bir yoga eğitmeni, karanlığın yarattığı etkiyle beyindeki kimyasalların salgılanması ve birikmesiyle bilincin hızlı bir şekilde yükseleceğini iddia ediyor. Yaşlanmayı durdurarak kendilerini baştan yarattıklarını iddia ettikleri inzivaların birinde yalnızca gözler kapatılıyor ve inziva boyunca açılmıyor.
Bireyler gözetmenler eşliğinde, gözü kapalı bir şekilde yemek yiyor, sohbet ediyor, ormanda yürüyüşe çıkıyor. Başka bir inziva türü olan karanlık oda inzivasında ise inziva süresi kişiye göre değişebiliyor. Sağlık sorunu yoksa inzivaya girecek olan kişi oruç tutuyor. İddiaya göre 3 gün oruç tutulduğunda, hücrelerin hatalı kodlanmış molekülleri tüketerek enerji sağlayıp bir iç temizlik yaptığı bilgisi yer alıyor. Bu sebeple inzivaya girecek olan kişinin oruç tutması öneriliyor.
İnsana iyi geldiği iddia edilen bu terapi yöntemi dışında katılanları ağlama krizine sokan bir inziva yöntemi daha var. Bu inzivaya liderlik eden işletme bölümü mezunu biri ve sosyal medyada kendini ‘Kuantum Düşünce Tekniği Eğitmeni’ olarak tanımlıyor. Sadece ad, soyad ve doğum tarihi bilgisiyle hayatın özetini ortaya döktüklerini iddia eden ‘kuantum eğitmeninin’ bazı seanslarında katılımcılara tek tip kıyafet giydiriliyor.
Seanslarda ağlama krizlerine giren katılımcılara, iddiaya göre bedensel ve ruhsal iyileşme öğretiliyor. Bireylerin ruh sağlığına hizmet ettiğini iddia eden eğitmen Göbeklitepe’nin uzaylıların havalimanı olduğunu söyleyip katılımcıların oradan enerji almalarının onlara iyi geleceğini savunuyor. Başvuranların çeşitli eğitimlere dahil edildiği ‘ağlama terapileri’ bir otelde gerçekleştiriliyor. 9 aylık eğitime tabi tutulan katılımcılar, bu eğitimler için 23 bin liraya varan ücretler ödüyor. Göbeklitepe ‘enerji depolama turları’nın yer aldığı eğitimlere katılırsanız bu rakam 69 bin liraya kadar çıkıyor.
Bu tür akımlar sayesinde bireylerin artık sorunlarını daha rahat dile getirebildiğini anlatan Uzman Klinik Psikolog Kübra Ekşi Yıldız, beraberinde gelebilecek risklere şöyle dikkat çekti:
“Bu terapilerin temel prensiplerinde bireylerin kendileriyle baş başa kalarak içsel huzuru bulmalarını hedeflenir. Sessiz, izole ve dış uyaranlardan uzak bir ortamda kişinin, zihnini boşaltma ve içsel farkındalığını artırması amaçlanır. Meditasyon, mindfulness (farkındalık) ve nefes egzersizleri gibi uygulamalar bu inziva sürecine eşlik eder. Bastırılan duyguların serbest bırakılmasını hedefler ve duygusal bir boşalma aracı olarak gözyaşının, rahatlama ve iyileşme sağlayabileceği düşünülür. Ünlülerin deneyimlerini ve pozitif geri bildirimlerini sosyal medyada paylaşmaları, ruh sağlığı konusunun tabu olmaktan çıkmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya sayesinde bu tür uygulamalar, özellikle genç nesil arasında hızla popüler hale geliyor. Terapi yöntemlerinin daha geniş kitlelerce kabul görmesi ve talep edilmesi, insanların duygusal ve zihinsel sağlık sorunları hakkında daha rahat konuşabilmesi ve destek arayışına girebilmesi gibi olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Ancak bu yöntemlerin popülerliğinin yarattığı bazı riskler de var. Bu terapilerin ünlüler ve sosyal medya aracılığıyla yaygınlaşması, onların derinlikli psikolojik iyileşme araçları olmaktan çok bir ‘trend’ haline dönüşmesine yol açabilir.”
Yorumlar kapalı.