“Eskiden altının sahte olup olmadığını dişle, yumuşaklığından ya da yere attığımızda çıkan sesten anlardık. Ancak teknoloji ilerledi. Şimdi farklı konsantrasyonlardaki asitler ve mihenk taşı yardımıyla altının ayarını belirliyoruz. Altın olmayan bir madde asitle temas ettiğinde silinir ya da beyazlaşır, altın ise olduğu gibi kalır.”
SAHTE ALTINI TESPİT EDEN TEKNOLOJİK ÇÖZÜMLER
Oğuz, altın ithalatına getirilen kotaların, kaçakçılığı ve piyasadaki sorunları artırdığını ifade etti. İthalat sınırlamaları nedeniyle altın ihtiyacının karşılanamadığını ve kaçak altın girişinin bu yüzden arttığını dile getirerek, “Türk halkının altına büyük talebi var ama kota nedeniyle bu talep karşılanamıyor. Kaçak altın, sınır kapılarından çeşitli yollarla ülkeye giriyor. Bu durum, ihracatı da olumsuz etkiliyor. Yurt dışıyla Türkiye arasında külçe altın fiyat farkı 4-5 bin doları buluyor. Eğer kota serbest bırakılırsa kaçakçılığa gerek kalmaz ve herkes altına erişim sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
Son dönemde basına yansıyan kaçakçılık olaylarında, altının bazen ilginç yöntemlerle taşındığı dikkat çekiyor. Oğuz, televizyon haberlerine atıfta bulunarak, Ağrı’dan at sırtında getirilen kaçak altın gibi örneklerin yaşandığını söyledi.
Kuyumcu Ayhan Oğuz ise teknolojinin altın tespitindeki rolüne dikkat çekti. Geleneksel yöntemlerin yanı sıra, artık makinelerle daha hızlı ve güvenilir analizler yapıldığını söyleyerek, “Makineye sokulan altın, ayarını ve gerçek olup olmadığını kısa sürede ortaya koyuyor. Eski hurda altınlar eritilerek değerlendirilirken raporlarla saflık derecesi belirleniyor. Ancak vatandaşlar güvenilir kuyumculardan alışveriş yapmalı; sahte altın satışı, kuyumculuk sektöründe asla kabul görmez” dedi.
Yorumlar kapalı.