Etkinlikte konuşan İmamoğlu, Suriye’de yaşanan krizlere ve savaşın ardından yaşanan insani dramın boyutlarına dikkat çekerek, Türkiye’nin ve özellikle İstanbul’un üstlendiği sorumluluğu vurguladı. İstanbul’un yaklaşık 2 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını hatırlatan İmamoğlu, savaştan çıkan kentlerin yeniden inşasında yerel yönetimlerin rolüne işaret etti.
“Sevdiklerini, evlerini ve tüm mal varlıklarını bırakarak çevre ülkelere sığınmak zorunda kalan Suriyeliler yeni bir bedel ödememeli” diyen İmamoğlu, ülkelerine dönerek yeniden bir hayat kurmak isteyen Suriyelilere her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını ifade etti.
İmamoğlu, “Suriye, Suriye’deki yıkımın sorumlusu yalnızca halkına baskı yapan ve yıllarca sıkıntı çektiren, halkını yok sayan bir otokratik rejim değildir. Suriye’nin bugünkü durumu aynı zamanda ülkenin etnik ve dini farklılıklarını çıkarları için kullanan, bir taraftan Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsedip diğer taraftan ülkeyi parçalamaya uğraşanların eseridir” dedi.
İmamoğlu’nun konuşması şöyle:
“Halep, Şam, Bağdat, Kahire, Tunus gibi çok kültürlü şehirlerin oluşturduğu ağlardan aldı. Bu şehirler Doğu Akdeniz’in, Doğu Akdeniz’den Balkanlar’a, Karadeniz’den Hint Okyanusu’na halkları ve ekonomileri birbirine bağlayan köprüler oldu.
Bugün burada bu iş birliği ve ilişki ağlarını yeniden nasıl canlandırabileceğimizi birlikte konuşacağız.
Değerli dostlarım, elbette barışı korumanın kolay olduğunu kimse iddia edemez, özellikle de günümüzde. Güney komşumuz Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin 10 gün içinde yıkılışını izledik.
13 yıllık iç savaş sürecinde Suriye çok ağır bir bedel ödedi. Nüfusun yarısından fazlası yerlerinden edildi. Ya ülke içinde ya da Türkiye, Lübnan, Ürdün başta olmak üzere komşu ülkelerde farklı şehirlere sığındılar.
Altyapı, yollar, hastaneler, okullar tahrip edildi. Ekonomi, eğitim ve sağlık çöktü. Suriye halkı bir savaş travması ve belirsizlik içerisinde.
Suriye, Suriye’deki yıkımın sorumlusu yalnızca halkına baskı yapan ve yıllarca sıkıntı çektiren, halkını yok sayan bir otokratik rejim değildir.
Suriye’nin bugünkü durumu aynı zamanda ülkenin etnik ve dini farklılıklarını çıkarları için kullanan, bir taraftan Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsedip diğer taraftan ülkeyi parçalamaya uğraşanların eseridir.
Yorumlar kapalı.