“Çalışan her kimsenin, kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Asgari ücretin son 5-10 yılda Türkiye’de, işverenlerin hiçbir şartta altına düşemeyecekleri en düşük maaş olmanın ötesine geçerek işçilerin çoğunun aldığı norm ücret haline gelmesiyle yıllardır Aralık ayında kamuoyunun tüm gündemi asgari ücret oluyor.
Asgari ücretin bu denli geniş ölçekte tartışılması nispeten yeni olsa da dünyada 134 yıllık, Türkiye’de de 55 yıllık bir tarihi var.
Dünyada ilk kez 1890 yılında, sosyal politikalardaki öncülükleriyle tanınan Avustralya ve Yeni Zelanda’da başlayan asgari ücret uygulaması, 1900’lü yılların başında Avrupa’ya, daha sonra ise tüm dünyaya yayıldı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1928’de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile İlgili Sözleşme ile asgari ücrete uluslararası bir ölçüt getirildi.
Türkiye, bu sözleşmeyi 1973 yılında imzaladı ve 1974 yılında da onayladı.
Türkiye’de, asgari ücret belirlenmesi ile ilgili ilk uygulama, 1969 yılında altı farklı bölgeye ayrılan 26 ilde yapıldı. Daha sonraki dönemde bu illerin sayısı artırıldı; 1973 yılında da bazı illerde tarım işçileri için asgari ücret uygulamasına gidildi.
1989 yılına dek ülke geneline yaygınlaştırılan bu uygulama sürdürüldü. Asgari ücret, 16 yaşını doldurmuş ve 16 yaşını doldurmamış işçiler için ayrı ayrı olmak üzere tarım ve orman kesimiyle sanayi ve ticaret kesimi işçileri için sektörel düzeyde belirlendi.
Bu tarihten sonra her iki kesim için de tek bir asgari ücret belirlenmesine gidildi.
Avrupa ülkelerinin birçoğunda asgari ücret uygulamasına 1900’lerin ilk çeyreğinde geçilirken Türkiye’de ise asgari ücretin mevzuatta yer alması yaklaşık yarım asır gecikmeli olmuştur.
Yorumlar kapalı.