Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun, Ankara’daki evinin sokağındaki aracına binerken bombalı bir saldırıda öldürülmesinin ardından dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, cinayetin aydınlatılmasını isteyen Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya ‘Bir tuğla çekersem duvar yıkılır’ demişti. Mumcu’nun katledilmesinin üzerinden 31 yıl geçti, o tuğla hala çekilmedi.
Gerçekleri yazdığı ve gazetecilik yaptığı için öldürülen Uğur Mumcu’nun, 2022 yılında yine Ankara’da öldürülen Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’ten elbette büyük farklılıkları var. Ateş cinayetinin bir dönem içerisinde bulunduğu camiadaki bir iç hesaplaşmadan kaynaklandığı düşünülüyor. Ancak Türkiye’deki tüm siyasi cinayetler gibi Sinan Ateş’in de asıl faillerine ulaşmak için zorlu bir adalet mücadelesi yürütülüyor.
Sinan Ateş cinayeti davasının 1 Temmuz’da başlayan Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı yoğun duruşma sürecinde bugün ara karar açıklandı. 22 tutuklu sanıktan 10’u bugün tahliye edildi.
Mahkeme salonundan takip ettiğimiz 5 günlük süreci özetlemeye çalışalım.
Sanıklar emniyet ve savcılıkta verdikleri ifadelerini reddederek duruşmada tamamen yeni bir savunma yaptılar. Sincan Cezaevi’nde tek kişilik hücrelerde tutulan ve en fazla 2 kişinin yer alabildiği havalandırmada karşılaşabilen sanıkların tamamı sanki ellerine bir metin verilmişçesine aynı senaryoyu çizdi.
Tetikçilikle yargılanan ve suçunu itiraf eden Eray Özyağcı daha önce Emniyet’te ve savcılıkta verdiği ifadesinde Sinan Ateş’le husumetli olduğunu, kimseden talimat almadan cinayeti tek başına işlediğini söylemişti. Özyağcı duruşmada bu ifadeleri tamamen değiştirerek ‘abim’ diye bahsettiği Doğukan Çep’in kendisine verdiği talimatla Ateş’i vurduğunu öne sürdü.
Tam da bu savunmayı yaparken Çep ayağa fırlayarak ‘Ben azmettirdim’ dedi. Çep, kolluktaki savunmasında “Benim bu olayda uzaktan yakından bir alakam yoktur” demişti. Doğukan Çep, Üsküdar’da bir camide tanıştığı Sinan Ateş’ten Yargıtay’daki Hasan Ferit Gedik dosyasını halletmesini istediğini bunun karşılığında da Ateş’in kendisinden 1 milyon TL istediğini, belli aralıklarla toplamda 650 milyon TL verdiğini ancak Ateş’in sözünü tutmadığını öne sürdü. Hikaye işte tam buradan başlıyordu, parasını alamadığı için Ateş’e husumet besleyen Çep, Ateş’i öldürmeye değil ama ayaklarından vurarak yaralamaya karar verdiğini, Eray Özyağcı’nın bu göreve talip olduğunu iddia etti.
Sanıkların savunmaları Türkiye’deki işkence ve yargıya müdahale gerçeğini de aslında ortaya koyuyor. Bu o kadar bilinen ancak dillendirilmeyen bir gerçek ki gerçek olmayan savunmalarını bile bu argümanlar üzerine kurabiliyorlar.
Yorumlar kapalı.