Prof. Dr. Adem Sözüer: Bir yandan ‘kamu görevlileri ağır eleştirilebilir’ denirken diğer yandan bu eleştiriler suç sayılıyor. Bunu mümkün kılan düzenleme anayasaya aykırı. Hiçbir demokratik ülkede ‘ahmak’ sözü hapis ve siyasi yasak sonucunu doğurmaz. Diğer yandan İmamoğlu’nun ‘ahmak’ beyanının YSK’ya değil, Soylu’ya ve siyasi iktidara yönelik olduğu belli. Kendisine yönelik sözü iade maksadıyla bunu ifade ediyor.
Prof. Dr. Ahmet Gökcen: İlk sözü söyleyenin suç işlemediği kabul edilip cevap verenin suçlanması hukuk devletinde kabul edilemez. AB normlarından uzaklaşıldı. Yargı siyasi manevraların parçası haline geliyor. Böyle bir olay Almanya’da, Fransa’da yaşanmazdı. AİHM sözleşmesi ‘kamu gücünü kullanan kişi bu eleştirilere tahammül etmeli’ diyor. Biz de bu sözleşmeyi tanımışız. Bu yargılama Türkiye’nin imajını sarsıyor.
İBB Başkanı’nın avukatları, İstinaf Mahkemesi aşamasında olan dosya için yeni bir mütalaa sundu. Mütalaada, İmamoğlu’na verilen 2 yıl cezaya dayanak gösterilen TCK’nın 125 3-a maddesinin anayasaya aykırı olduğu savunuldu. İmamoğlu ise “Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduru durumundayım. Böyle bir dava olmaz. Bu davanın görüşülmesi bile utanç verici bir durum” dedi.
YSK üyelerine yönelik ‘Ahmak’ ifadesini kullandığı belirtilen ve ceza alan İBB Başkanı İmamoğlu’nun dosyası İstinaf’ta bekletiliyor. Sürecin yavaş işlediğine dair eleştiriler devam ederken İmamoğlu’nun avukatları bilimsel mütalaa sundu. TCK 125. maddesinin ifade özgürlüğünü etkilediği belirtilerek dosyanın AYM’ye gönderilmesini talep etti. İBB Başkanı da ‘Bu davanın görüşülmesi bile millet için utanç verici. Olmayan bir suç üzerinden yargının mağduruyum’ dedi. ANKARAGÜNDEM’a konuşan hukukçular ise ifade içi ‘eleştiri’ dedi. Ancak söz konusu ifadesinin rakip siyasetçileri tasfiye etme amacı ile kullanıldığını ifade etti.
Ekrem İmamoğlu, ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçildiği 2019 yılının kasım ayında Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne davetli olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştı. O dönem Türkiye İçişleri Bakanı olarak görev yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, İmamoğlu için “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti. İmamoğlu ise Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” cevabını vermişti. Soylu ifadenin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine söylendiğini savundu. Ardından YSK ve üyeleri hakarete uğradıklarını ve mağdur olduklarını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulunmuştu. Başsavcılığın hazırladığı iddianamede ‘kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret’ suçundan İmamoğlu’nun 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti. İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti. Dava, son iki yıldır Türkiye’de ‘Temyiz Mahkemesi’ olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.
AVUKATLARTINDAN BİLİMSEL MÜTALAA: Ancak erken seçimin konuşulduğu dönemde İmamoğlu’nun dosyasının İstinaf’ta bekletilmesi eleştiriliyor. Uzayan süre tepkiler sürerken İmamoğlu’nun avukatları, istinaf aşamasındaki dosyaya bilimsel mütalaa sundu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Adem Sözüer ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Tolga Şirin tarafından hazırlanan bilimsel mütalaada, TCK’nın 125 3-a maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek, bu hükmün iptali istemiyle dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesi gerektiği savunuldu. Mütalaada TCK’nın 125’inci maddesinin alelade bir ceza normu olmadığı vurgulandı ve ‘Anayasa’daki ifade özgürlüğü hakkı üzerinde etki doğurmaktadır. Bu bakımdan yasama organının suç ve ceza politikasına ilişkin marjının daraldığı bir alan söz konusudur. Bu alanda Anayasa’ya aykırılık iddiası ‘ciddi’ niteliktedir’ tespitine yer verildi.
Yorumlar kapalı.