Biliyorsunuz, Öcalan ağırlaştırılmış müebbed hapis hükümlüsü olarak “tecrit”te tutuluyor. Bakanlık izni olmadan akraba ve avukatlarıyla bile görüşemez.
Bahçeli’nin “görüşme bekletilmeden gerçekleşmelidir” açıklaması üzerine,
DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, Öcalan’la görüşmek için Adalet Bakanlığına başvuracaklarını açıkladı.
Adalet Bakanı, aslında Cumhurbaşkanı, bunu reddederse Bahçelinin “bekletilmeden” vurgusuyla yaptığı bir tavsiyeyi reddetmiş olacak! Böyle olursa, ne yapar bilmem ama Bahçeli bunun altında kalmaz.
Adalet Bakanlığı tecrit şartlarındaki Öcalan’ın bir DEM heyetiyle görüşmesine izin verirse, bunu Bahçeli sağlamış olacak!
POPÜLİZM VE KUTUPLAŞMA
Bizde popülizm ve oy tutkusu siyasetin seviyesini çok düşürdü. En hayati sorunlarımızı bile objektif dille konuşamıyoruz, hemen parti kavgasına dönüşüyor.
Cumhurbaşkanı’nın partili olması, popülizmi ve kutuplaşmayı daha da körükledi.
Özellikle Kürt meselesine bakarken bu hastalığımızı bir kenara atıp, sadece ülkenin geleceğini ve bu yüz yıllık soruna ilişkin bilimsel verilerle düşünmek zorundayız.
Bahçelinin son çıkışına da böyle, objektif gözle bakmalıyız. Bahçeli’nin diğer partiler ve hatta Anayasa Mahkemesi hakkındaki ölçüsüz tavırlarını şimdi Bahçeli’ye karşı kullanmak mümkün ama oy kavgasından başka bir anlamı olmaz.
Baştan beri benim tavrım şudur: Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun” diye özetlenen tavrı, iyi çalışılmamış, ayrıntıları hazırlanmamış, formel hukuk bakamından bile boşlukları olan bir davranıştır ama meselenin soğukkanlılıkla konuşulması bakımından olumludur.
Hiç kimse unutmasın ki, bu meseleyi çözmek için Takrir-i Sükun devrini yaşadık… Yok sayıldığı, Kürt adının anılmadığı uzun yıllar geçti… Darbeler döneminde toplu sürgünler ve işkenceler yapıldı… Gelinen nokta ortada!
Yorumlar kapalı.