1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen antik kent, depremlerle şekillenen bir tarihi barındırıyor. Bugün hala ayakta kalan yapıları, ziyaretçilere geçmişin izlerini sunmaya devam ediyor.
Hierapolis Antik Kenti, geniş bir alana yayılan yapılarıyla tarih meraklıları için eşsiz bir gezi rotası sunuyor. İşte bölgede mutlaka görülmesi gereken yerler:
Plutonium (Cehennem Kapısı): Antik çağda yer altı tanrısı Plüton’a adanmış bu mağara, zehirli gaz çıkışları nedeniyle kutsal kabul ediliyordu.
Hierapolis Antik Kenti içinde yer alan ve “Kleopatra Havuzu” olarak da bilinen Antik Havuz, doğal bir termal su kaynağına sahip. Depremler sonucunda oluşan bu havuzun içinde, antik döneme ait mermer sütun kalıntıları bulunuyor.
Hierapolis Antik Kenti ve Antik Havuz, yılın her dönemi ziyarete açık. Ancak en ideal zaman, ilkbahar ve sonbahar ayları olarak öneriliyor. Giriş ücreti ve ziyaret saatleri dönemsel olarak değişiklik gösterebileceğinden, güncel bilgiler için Pamukkale Ören Yeri’nin resmi sayfasını kontrol etmekte fayda var.
Apollon Tapınağı: Hierapolis’in en önemli dini yapılarından biri olan tapınak, Apollon’a ithaf edilmiş ve zaman içinde farklı dönemlerde yeniden inşa edilmiştir.
37 derece sıcaklığa sahip olan termal su, cilt hastalıklarından romatizmaya kadar birçok rahatsızlığa iyi geldiği düşünülen mineraller içeriyor. Rivayete göre, Mısır Kraliçesi Kleopatra da bu şifalı sularda yüzmüş. Bugün yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Antik Havuz, hem tarihi bir atmosfer sunuyor hem de sağlık dolu bir deneyim vadediyor.
Nekropol Alanı: Antik kentin en geniş nekropollerinden biri olan bu mezarlık alanı, dönemin defin gelenekleri hakkında önemli bilgiler sunuyor.
Frontinus Caddesi: Hierapolis’in ana caddesi olan bu yol, sütunlu yapısıyla antik dönem ticaretinin ve sosyal yaşamın izlerini taşıyor.
Yorumlar kapalı.