Bu mesleği evrensel standartlar içinde yapma amacından başka düşüncesi olmayan bir grup gazetecinin ellerinde dünyaya gelen ANKARAGÜNDEM., toplumun “tarafsız, bağımsız ve cesur gazetecilik” ihtiyacına cevap verebildiği için kısa süre içinde Türkiye’nin önemli medya markalarından biri haline geldi. ANKARAGÜNDEM.’ı ilk günden itibaren bağımsız gazeteciliğe duyulan hasretle kucaklayıp benimseyen okuyucularımızın desteğiyle bu zor işi başardık.
Aynı zamanda “Türkiye’nin en büyük yazar kadrosu”nu bünyesinde bulunduran bu gazete, sayfalarında çok farklı görüşlerin serbestçe ifade edilebildiği bir özgürlük adası…
ANKARAGÜNDEM.’ın habercilik alanında ortaya koyduğu çizgi de öncelikle bağımsız olmanın temin ettiği bir başarı. Bir de cesaretin… Başkalarının yazamadığını yazmak, başkalarının göremediğini görmek, başkalarının gösteremediğini göstermek.. ancak bağımsızlıkla ve cesaretle mümkün…Gazze’de insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri yaşanıyor tam on aydır. İnsanlığımızın turnusol kâğıdı bu konu. İdeolojik saplantıların, politik yaklaşımların, ticari hesapların unutulup vicdanların sesine kulak verilerek tutum alınması gereken bir konu.
Bu süreçte Batı devletlerinin çoğu politik mülahazalarla katil İsrail rejiminin yanında yer aldı maalesef ama dünyanın her tarafında vicdan sahibi insanlar sokaklara, meydanlara çıkıp bu korkunç kötülüğün karşısında durdular.
Türkiye’de sokaklar, meydanlar fazlaca dolmadı. Onun yerine siyasi iktidar -olayın başlamasından bir süre geçtikten sonra- yüksek perdeden açıklamalar yaptı. İsrail’e öfke, Hamas’a destek açıklamaları…Ne var ki hükümet İsrail ile ne diplomatik ilişkilerini kesti ne de ticareti durdurdu. Siyonist rejim her gün Gazze’ye bombalar yağdırıp çoluk çocuk demeden sivil katliamını sürdürürken Türk limanlarından her gün çok sayıda gemi kalkıyor, İsrail limanlarına bu ülkenin savaş sırasında ihtiyaç duyduğu malları taşıyordu.
Toplumun büyük bölümü konudan haberdar bile olmadı uzun süre. Ne de olsa TRT başta olmak üzere egemen medya düzeninin organları ne gösterirse onu gören geniş bir kitle var bu ülkede.
ANKARAGÜNDEM. bu noktada tehditlere, baskılara, resmî yalanlara rağmen gazetecilikte takip fikri denilen bir tavır içinde konuyu ısrarla gündemde tuttu. Bu yayınlara karşı ise iktidar mensupları “İsrail ile ticaret doğru değil, iftira” diyorlardı başta. “İsrail ile ticaret yaptığımızı söyleyen haindir, PKK’lıdır, FETÖ’cüdür” diye bağırıp çağırıyorlardı. Ancak takip fikriyle ve cesaretle sürdürülen haberciliğin sonucu olarak gerçekler artık ayan beyan ortaya çıktıktan sonra “Satılanlar aslında Filistinlilere gidiyor” iddiasıyla savunmaya geçtiler. Nihayet yerel seçimlerin ardından inkarın işe yaramadığı ve siyasi bedel oluşturduğu görülünce İsrail ile ticareti durdurma kararı alındı.
Ne olursa olsun, bu sonuç bir ülkede tarafsız, bağımsız ve cesur gazeteciliğin niçin gerekli olduğunu da bir kez daha göstermiş oldu.
İsrail’e karşı Adalet Divanı nezdinde açılan davaya “Müdahillik” konusunda da benzer bir süreç yaşandı. Daha en başta Lahey’de dava açma konusu tartışılırken Türkiye’nin böyle bir hakkı olmadığını savundu iktidar çevreleri. ANKARAGÜNDEM. uluslararası hukuk uzmanlarının görüşlerini aktardı: Ankara dava açabilir.
Bilahare davayı Güney Afrika’nın açmasından sonra kamuoyundan gelen “Bari müdahil olalım” çağrısını da ANKARAGÜNDEM. yansıttı. Müdahil olma konusunda da benzer tartışmalar bir süre devam etti. ANKARAGÜNDEM. yine konunun hukuki şartlarını araştırıp kamuoyuna duyurdu: Türkiye davaya müdahil olma hakkına sahip.
Ardından, bundan üç ay önce “Türkiye davaya müdahil olacak” açıklaması geldi hükümetten. Daha sonra İsrail aleyhindeki retorik giderek şiddetlendi. “Libya’ya, Karabağ’a girdiğimiz gibi gireriz” bile denildi. Bunun üzerine ANKARAGÜNDEM. üç ay önce verilmiş olan sözün akıbetiyle ilgili durumu okurlarına haber verdi: Müdahil bile olmadık.
Neyse ki daha haberin manşetten yayınlandığı gün hemen müjdeyi verdi hükümet: Çarşamba günü başvuruyu yapacağız. Nitekim çarşamba günü de o başvuru yapıldı.
Davanın açılmasından sekiz ay, ‘Biz de müdahil olacağız’ açıklamasından ise üç ay sonra atılan adım bir ülkede tarafsız, bağımsız ve cesur gazeteciliğin niçin gerekli olduğunu da bir kez daha göstermiş oldu.
İnsanların kimliklerinden dolayı baskı gördükleri hatta ortadan kaldırılmaya çalışıldıkları tek yer Gazze değil ne yazık ki…
Yorumlar kapalı.