Basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Nuray Çevirmen okudu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye tarihinin en önemli yargı krizini yaşadığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur.” dedi.
Biz de diyoruz ki; Türkiye’de cezasızlık algısı değil; cezasızlığı bir yönetim tekniği olarak kullanan iktidar sorunu var! Hukuku, Anayasa’yı, uluslararası sözleşmeleri değil, siyasi iradeyi takip eden bir yargı pratiği var. Adalet sistemini çürüten, çökerten siyasi iradenin yarattığı derin bir hukuk devleti krizi var.”
Açıklamanın devamında, “Kayıp yakınlarını sistematik bir inkar ve cezasızlıkla karşı karşıya bırakan, onların sorunlarına çözüm bulma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler cezasızlığı ortadan kaldırmaktan söz edemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Cezasızlığa son vermek istiyorsanız, önce bizi görün, duyun! İşe, zorla kaybetmeleri bir suç olarak tanımlamakla başlayın, BM Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalayarak ve uygulayın” ifadelerine yer verildi.
“1020. haftamızda, Türkiye’de yargının nasıl işlediğine, cezasızlığın nasıl ilmek ilmek örüldüğüne dair Kulp’ta gözaltında kaybedilen 11 köylünün dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz” sözleri ile devam eden açıklamada şöyle denildi:
“8 Ekim -25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk Komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda Kulp ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylü gözaltına alındı.
Askerlerin konuşlandığı Kulp Alaca köyü yakınlarındaki alana götürülen köylüler iki hafta kadar süren operasyon boyunca burada tutuldu. Bu süre içinde aileleri onlara yiyecek götürdü. Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden ise bir daha haber alınamadı.”
Açıklama, “Aileler, tüm ilgili mercilere yaptıkları başvurulardan bir sonuç alamadı. Diyarbakır DGM Başsavcılığı etkin bir soruşturma yapmadan 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verdi.
Oysa AİHM, 31 Mayıs 2001 tarihli kararında Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm etti.
Yorumlar kapalı.