Davutoğlu ayrıca, 15 Mayıs’ın önemine vurgu yaptı. Konuşmasında, 15 Mayıs 1919’da İngiltere’nin ve Yunan ordusunun İzmir’e çıkmasını hatırlatarak, bu tarihin Türkiye için önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Davutoğlu, İstiklal Mücadelesi’nin başlangıcında rol oynayan kahramanları ve Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin anti-emperyalist bir seçim sonucu ortaya çıktığını vurguladı. Ayrıca, Filistin meselesine de değinerek, 1948’den bu yana Filistin halkının yaşadığı zorluklara dikkat çekti ve uluslararası toplumdan bu konuda adım atılmasını istedi.
Davutoğlu’nun Gelecek ve Saadet Partisi ortak grup toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Evet, bitmeyen bir felaketi yaşıyor Filistin. Bitmeyen bir felaketi yaşıyor Gazze. Bunu görerek 7 Ekim’den itibaren çok aktif bir çalışma temposu içinde olduk. Burada yaptığımız çalışmaları tekrar anlatmayacağım. Uluslararası ölçekte şöhret sahibi bilim adamlarına, entelektüelleri bir araya getirdik. Deklarasyonlar yayınladık, konferanslar yaptık. Ve bundan kısa bir süre önce bu sefer bir çağrıda daha bulundum.
Yine bu kürsüden 2-3 hafta önce. Dedim ki 15 Mayıs Nakba gününün özel bir eylem planı çıkarılsın. Ve bunun önceliğini Türkiye Cumhuriyeti yapsın, Sayın Erdoğan yapsın. Bir mektup kalemi aldım arkadaşlar. Ve dünya liderlerine gönderdim. Daha önce gönderdiğim mektupların devamı olarak. 15 Mayıs için şöyle bir teklifte bulundum. Dedim ki 15 Mayıs Nakba günü bütün dünyada küresel matemvi olarak ilan edilsin. 1948’den 2024’de kadar şehit edilen, katledilen ve son olarak da 7 Ekim’den bu yana katledilen, soykırıma tabi tutulan o mazlum halk adına bayraklar yarıya indirilsin. Ve Filistin dostu, insanlık dostu olanlar. Bu mektubu Sayın Ramaphosa başta olmak üzere bütün liderlere gönderdim. Bu ikinci gönderişimdi. Heyhat! Beş defa hiçbir cevap gelmedi. Sayın Dışişleri Bakanı’na durumu aktardım. Bu mektup Sayın Cumhurbaşkanı getirsin. 15 Mayıs önemli bir gündür. Öncülük etsin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Birleşimletler Genel Kurulu liderler düzeyinde toplansın dedim. Ve bunu takriben 3 hafta önce söyledim.
Eğer harekete geçirmiş olsaydı 10 Mayıs’ta yapılan ve Birleşimletler Genel Kurulu’nda Filistin’in tam üyeliğini onaylayan toplantı liderler düzeyinde 15 Mayıs’ta yapılabilirdi. Ben bilirim Birleşimletler sistemini. Büyükelçiler düzeyinde yapılan Genel Kurulu toplantıları dünya yansımaz. Ama aynı toplantıya dünya liderleri gitmiş olsaydı yer yerinden oynar İsrail tilki titrerdi. Ama yapmadılar. Yapılacak şey çok basitti. Sayın Erdoğan telefonun başına geçip başta Ramufozu olmak üzere Sayın Dula’yı, Sayın Putin’i, Dolevya, Nicaragua, Kolombiya Cumhurbaşkanları’nı arayacak ve diyecekti ki biz orada olalım. Biz Birleş Milletler Genel Kurulu’nda olalım ve arkasından eminim Malezya Başbakanı, Pakistan Başbakanı hepsi harekete geçerdi. Ve kimse o şeyin dışında kalmazdı. Ve Türkiye’nin üstüne bir utanç, bir kara leke olarak sürülmüş olan ticaretin devamı meselesini örtecek bir hamle yapılırdı. Niyetim borç almak değildi.
Niyetim sadece ve sadece bir fırsatın kaçmamasıydı. Eğer orada yapılacak konuşmayla Birleşmiş Milletler’in organları yani yörüsü Gazze’li çocuklar için, Dünya Sağlık Örgütü, Gazze’li hastalar için, Dünya Tarım Gıda Örgütü, Gazze’deki açlık için ve bütün örgütler bir kararla görevlendirilmiş olsaydı İsrail bir değil on kere düşürülmek zorunda kalırdı. Yine o teklifin içinde bir heyet oluşturun ve İsrail’e sulh sumatını verin. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olarak bu heyet Gazze’ye gidecek ve bu heyet orada rapor hazırlayacak. Eğer bu heyete bir saldırı olursa bunu Birleşmiş Milletler’e saldırı olarak görüyoruz diye bir karar asarlar. Hayır efendim yapamadılar. Tek cevap yine beklediğim gibi Güney Afrika’dan geldi. Güney Afrika Büyükelçiliği bu mesajlar üzerine beni Güney Afrika’ya davet etmek üzere ziyaret ettiler. Ve Güney Afrika’ya gittim. Son dört gün Güney Afrika’daydım. Güzel bir şey vereyim önce. Sonra da benim üzen bir gelişim.
Üzeni şu. Güney Afrika’da yapılan bu toplantı. Filistin’de anti Apartheid’e karşı yapılan mücadele zirvesi. Dünyanın 50 ülkesinden gelen önemliliği akademisyenler ve sosyal aktivistler tarafından. Bazı devlet benim gibi bazı eski devlet başkanları ve aslında tek hükümet başkanı biz vardık ama bakanlar ve diğerlerinin katılımıyla yapıldı. Ama güzel olan neydi biliyor musunuz? Onların içinde Müslüman vardı, Hristiyan vardı, Yahudi vardı, Ateist vardı dedikleriydi onlarda. Bu yapının kökü Güney Afrika’da Apartheid Nelson Mandela’nın başladığı anti Apartheid’e karşı mücadelenin örgütünün devamıydı. Ve Güney Afrika şunu dedi. Nelson Mandela’nın sözü bakın arkadaşlar. Bunu diyemedi bizimkiler. O büyük lider dedi ki Nelson Mandela Apartheid bittiğinde Filistin özgür olmadan Güney Afrika gerçek anlamda özgürlüğüne kavuşamayacaktır dedi.
Yorumlar kapalı.