Erdoğan’ın açıklaması şöyle:
“Aile kadını koruyan bir yapıdır. Ailenin çöktüğü her toplum kökünden çürümeye mahkumdur. Aileyi savunmak insanı savunmaktır. Aileyi korumak toplumu yaşatmaktır. Aileyi büyütmek geleceği inşa etmektir. Dünyada teknolojinin körüklediği büyük bir değişim yaşanıyor. Bu değişim dalgası aile kurumunu da dönüştürüyor. Birçok geleneksel kurum da anlam kaybına uğruyor. Toplum merkezli anlayışın yerini ben merkezli zihniyet alıyor.
Modern çağın aile kurumu üzerinde de ciddi tahribatlara yol açtığını görüyoruz. Kişisel konforu önceleyen yaşam biçimi gençlerden başlayarak gençlerden başlayarak toplumun kılcallarına doğru maalesef hızla sirayet ediyor.
Küresel emperyalizmi, aileyi hedef tahtına koyuyor. Kültür emperyalizmi, aile müessesini hacklemeye çalışmaktadır. Bunun da gerisinde paylaşan, bölüşen, dertleşen, sevinen, kaynaşan bir ailenin kültür emperyalizminin varoluş dinamiklerine tehdit oluşturması bulunmaktadır.
Tüketim kültürünün özendirilmesiyle eş zamanlı olarak aile kurumunun itibarsızlaştırılmasının en büyük nedeni budur. Birileri ısrarla kabul etmek istemese de ailesinden koparılmış, millet bağı zayıflamış bireyin özgür ve özgün olmasına imkan yoktur. Dünyanın neresinde olursa olsun aile kurumumun irtifa kaybetmesiyle birlikte insanlar popüler kültürün tüketim nesnesi haline gelmektedir.
Özgürlük ambalajıyla sunulan, aslında büyük bir kölelik düzenidir. Bunun en çarpıcı örneği, cinsiyetsizleştirme projesidir. Bugün insanlık, kendi varlığının en temel hakikatleriyle sınanıyor. İnsan fıtratı, küresel ölçekte organize bir kuşatma altındadır.
Sırf LGBT belasını eleştirdiği için sanatçılar, iş adamları, siyasetçiler, bilim insanları linç edilmekte, adeta yaşayan birer ölüye çevrilmektedir. Cinsiyetsizleşme projesiyle insan fıtratını inkar edenler, çocuklarımızın bedenlerine geri dönüşü olmayan tıbbi müdahalelerde bulunuyor. Bu ısrarı, bu istismarı seyredemeyiz. 4 – 5 yaşındaki yavrularımıza uzanan bu kirli ellerin çarpık ilişkileri meşrulaştırması tesadüfi değildir, bunlar insanlık, kadın, çocuk düşmanıdır.
LGBT sapkınlığına karşı mücadele, aynı zamanda özgürlük mücadelesi, haysiyet ve insanlığın istikbalini kurtarma mücadelesidir. Türkiye olarak aileye savaş açan hiçbir ideolojiye, insanın doğasını inkâr eden hiçbir zorbalığa eyvallah demeyeceğimizi özellikle ifade ediyorum.
Her ne kadar ülkemiz içinde muhalefet partileri ve kimi kadın örgütleri tarafından himaye ediliyor olsa da milli bünyemizi açıkça tehdit eden cinsiyetsizleştirme projeleriyle mücadelemizi sürdüreceğiz.
Malum odaklar, daha önce de uzun yıllar boyunca nüfus kontrolü ve aile planlaması politikalarının savunuculuğunu yaptı. 1960’lardan itibaren dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de benzer politikalar uygulandı. Tıbbi zorunluluklar haricinde özünde bir cinayet olan kürtaj, yine aynı çevreler tarafından masumlaştırıldı, sıradan hâle getirildi. Demografik dengemiz maalesef alt üst oldu. Art niyetli politikaların can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. TÜİK’in açıkladığı veriler, ülkemizin karşı karşıya olduğu tehditleri ortaya koyuyor. Türkiye’nin doğurganlık hızı tarihimizde ilk kez 1,48’e geriledi. Bu bir felaket. Bu rakam kritik eşik olan 2,1’in çok altında. Hiç kimse buna kayıtsız kalamaz.
Yorumlar kapalı.