Yani erkeklerin oranı yüzde 50,1, kadınların oranı yüzde 49,9 oldu. TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre 2026’da kadın nüfus erkekleri geçecek. Ancak buna rağmen Türkiye’de kadın emeği üretimden neredeyse tamamen çekiliyor.
ÜRETİMİN DIŞINDAKİ KADIN SAYISINDA BÜYÜK ARTIŞ
TÜİK’in yaş gruplarına göre açıkladığı rakamlara 15-34 yaş grubu açısından bakıldığında okumayan ve çalışmayan kadınların sayısı 4 milyon 684 bine, oranı yüzde 39,5’a yükseliyor. Diğer deyişle en verimli ve üretken çağdaki kadınların yaklaşık yüzde 40’ı üretim, istihdam ve toplumsal refaha katkının dışında kalıyor.
Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde kadınların iş gücüne katılımı yüzde 45 ila yüzde 60 arasında değişirken, Türkiye bu alanda en alt sıralarda yer alıyor. Türkiye’de çalışma çağındaki kadınların yalnızca üçte biri iş gücünde yer alıyor. Bu durum, hem toplumsal refahın artışını engelliyor hem de üretim potansiyelini azaltıyor.
2025’in ikinci çeyrek verilerine göre 15-24 yaş arası genç kadın işsizliği yüzde 30,6’ya çıktı. Üniversite mezunu genç kadınların işsizliğiyse yüzde 28 seviyesinde. 15-29 yaş grubundaki gençlerden 4 milyon 55 bini ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bunların yüzde 77’si, yani 3 milyon 116 bini kadın.
Daha çarpıcı olan ise 15-34 yaş grubundaki okumayan ve çalışmayan kadın sayısının 4 milyon 684 bine ulaşması. Bu yaş grubundaki her 10 kadından 4’ü üretim ve ekonomik bağımsızlığın tamamen dışında.
Kadınlar kayıtlı istihdamda da erkeklerin oldukça gerisinde. Kayıt dışı çalışmaya daha fazla maruz kalan kadınlar, sosyal güvenlik sisteminin de dışında kalıyor. Bu durum, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte yoksulluğun kadınlar üzerinde yoğunlaşmasına neden oluyor.














Yorumlar kapalı.