Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan haklarının en çok çiğnendiği Filistin’e, Gazze’ye dikkat çekiyordu.
Adalet Bakanı Tunç, Türkiye’deki hak ve özgürlük mücadelesinden bahsetmişti. Ama genel hatlarla. Sessiz devrim gibi reformlar yaptıklarını, yargı reformu paketleri çıkardıklarını hatırlatmakla yetiniyordu.
Gönül arzu ederdi ki Türkiye’nin insan hakları karnesini daha somut verilerle ortaya koysunlar.
Çünkü daha yeni, Cumhurbaşkanı’nın huzurunda İsrail’le ticareti protesto eden 9 eylemci tutuklanıp tepkiler sonrası bırakılmıştı. Hem karakolda hem cezaevine girerken işkence ve kötü muamele gördükleri iddiaları da var. Soruşturma açılmış, infaz koruma görevlileri açığa alınmış.
Demek var bizde de bir sorun. İnkâr edilemiyor, üstü örtülemiyor.
İnsanlık onuru, yaşam hakkı bugün en çok Gazze’de çiğneniyor. Cumhurbaşkanı elbet haklı bunda.
Fakat İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, başka hakları da içeriyor. İnsanca yaşamanın gerektirdiği haklar. Adil yargılanma, işkence ve kötü muameleden korunma, sosyal güvenlik, eğitim ve çalışma, ayrımcılığa uğramama, kanun önünde eşitlik gibi haklar.
Bunlar bir bütün, hepsi ayrılmaz birer parçası. Türkiye de kabul ederek uymayı taahhüt etmiş.
Hukukun üstünlüğü kavramı, ilk kez İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde geçiyor. Neresindeyiz?
İnsan Hakları Günü’nü kutlayalım kutlamasına da üstünlerin hukukunu bitirdik, hukukun üstün olduğu bir düzen kurduk mu? Artık güçlünün haklı olmadığını, haklının güçlü olduğunu söyleyebiliyor muyuz?
Orada olsak 3 yıl önce yeni bir İnsan Hakları Eylem Planı açıklamazdı iktidar. Bilmem kaçıncı yargı reformu paketi çıkarılmazdı.
Asıl önemlisi de uymadıktan sonra her gün yeni bir Anayasa yapsanız ne yazar.
Yorumlar kapalı.