Kaboğlu geçmiş dönem baro başkanlarını anarak sözlerine başladı.
2017 yılındaki anayasa değilikliği referandumuna dikkat çeken Kaboğlu, “Osmanlı ve Türkiye tarihinde çok sayıda kırılma yaşanmıştır ancak son kırılma, yani 2017 kırılması bir reddi mirastır. Nedir bu miras? Anayasa bilimi adına, millilik adına, evrensellik adına Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti kazanımlarının yansınmasıdır.
Bunun sonucu olarak başta anayasal bilgi kirliliği olmak üzere barolara, tarihimizin hiçbir döneminde düşmeyen görev ve sorumluluk düşüyor.”
Kaboğlu sözlerine şöyle devam etti:
“İnstagtamın kapatılması, Anayasa Mahkemesi’ne erişimin engellenmesi gibi adeta bütün bağımsız ve özerk kurumlar, Saray’ın hizmetine sunulmuş bulunuyor.
Yapısal olarak bir anayasasızlaştırma sürecinde bulunuyoruz. Ben bunu bir fetret dönemi olarak nitelendiriyorum. İşte burada barolara düşen önemli görevler bulunuyor.
Bir ülkede anayasa ihlali var ise bundan ilk etkilenen barolardır. Anayasa ihlali olduğu sürece adil yargılanma yok demektir. Adil yargılama yoksa savunma da yapılamayacağı için yurttaşların haklarını savunmak mümkün olmayacaktır.
Sanık sıfatıyla birçok kez yargılandığını söyleyen Kaboğlu, savunma mensubu olarak hepimizin bildiği gibi Türkiye’de insan haklarını savunmanın bedeli ağırdır. O yüzden bu kişisel ve yadırganacak bir durum değildir. 5 yıllık Meclis’te yasama pratiği, 40 yıllık anayasa avukatlığı yağma şansım oldu.
Yorumlar kapalı.