Partisinin; demokrasinin, yenileşmenin, çağdaşlaşmanın en büyük savunucusu ve temsilcisi olduğunu söyleyen İmamoğlu, “CHP’nin aynı zamanda Cumhuriyetimizin kurucusu bir parti olması önemli bir gurur kaynağıdır” dedi.
İmamoğlu, “Parti içindeki rekabet, birbiri ile yan yana koşarken çelme takmak değil daha hızlı koşma mücadelesidir. Ayrışma değil bütünleşmenin amacıdır. Partimize yakışmayan tek bir bakışa bile geçit vermemeliyiz.” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Cumhuriyet Halk Partisi’nin her örgüt üyesi ya da parti için mücadele eden insanın bulunduğu pozisyonu gereği, yaşadığı alan gereği elbette gözetmesi gereken ve mutlak dikkatini vermesi gereken hususlar var. Ben yurt dışı örgütlenmesi içerisinde bulunan siz kıymetli dostlarımızı, yurt dışından gelen oylar çerçevesinde elbette değerlendirmiyorum. Yurt dışı örgütlerimizin böyle değerlendirilmesi, güç ve potansiyellerine haksızlık etmiş olmaktır. O bakımdan yurt dışından gelen oylar elbette önemlidir ama sizler gibi değerli insan kaynaklarından gelecek fikirleri, bakış açıları partimizin geleceği için daha önemlidir. Sizlerin farklı toplumsal ve kültürel çevrelerde edindiğiniz bilgi, deneyimler ülkemize yansıtılma biçimi daha önemlidir. Tam da işte her alanda yerelle evrenselin sentezine ulaşmaya çalışan bizlerin böylesi güçlü bir karma yapının mutlak faydasına erişmeyi bilmeliyiz ve başarmalıyız. Siyasal bakımdan baktığınızda hem bireysel hem toplumsal pratiklerimiz bu yönüyle değerlidir ve bunu dayanışma içerisinde örgütlü bir modelle, iyi bir organizasyon bütünlüğü içerisinde nasıl sonuca evrileceği konusunda maharetlerimizi ortaya koymalıyız.
Tabii bunları yapabilmek için mutlaka Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle Türkiye’nin dönüşüm yolculuğunda verdiğimiz mücadeledeki ilk görev, değişime önce kendimizden başlamak zorunda olduğumuzu hatırlamamız. Eksiklerimizi, hatalarımızı, yüzleşmek ve kendimize bu anlamda tabiri caizse çekidüzen vermek zorundayız. Parti içi rekabetin her koşulda kardeşçe ve aynı zamanda demokratik bir biçimde olmasını sağlamanın şart olduğunu düşünüyorum. Bireysel, kişisel ve özellikle partimizi bizleri yoran bütün yüklerden kurtulmakla mecbur olduğumuz bir dönemin içerisindeyiz. Rekabet, daha iyiye ulaşmanın yoludur. Rekabet, parti içindeki rekabet, birbiri ile yan yana koşarken birbirini ayağına çelme takmak değil; daha hızlı koşma mücadelesidir. Ayrışmanın değil, bütünleşmenin aracıdır. Çeşitli ülke ve şehirlerdeki CHP yurt dışı örgütlerinde dönem dönem parti içi rekabetin yıpratıcı hal alabildiğini görüyoruz. Ülkemizde de yurt dışındaki örgütlerimizde de bunu yaşıyoruz. Ayrıştırıcı bir dilin hâkim olabildiğini de görüyoruz. Bunları görerek, bunlara tedbir alarak yol yürümenin şart olduğunu da biliyoruz. Tabii son derece sınırlı sayıda örnekler olsa da çok hassas ve çok tarihi bir dönemden geçtiğimizin farkına vararak bazı bildiğimiz, gördüğümüz, dönem dönem yüksek seviyede kınadığımız bütün tavır ve davranışlardan uzak bir arada konuşabilmeyi, müzakere edebilmeyi, doğru yolu bulabilmeyi, ortak aklın masamızdaki kesin pusula olmasını sağlayabilmeyi başarmak zorundayız.
Partimize yakışmayan tek bir uygulamaya, tek bir sözle, hatta partimize yakışmayan tek bir bakışa bile geçim vermemeliyiz. Bizler, insanlara ve birbirimize aynen Atatürk’ün vatandaşa, Tokat’ta çekilen fotoğraftaki baktığı gibi bakabilmeyi, aynı hassasiyeti de birbirimize bakarken gösterebilmeyi başarmak zorundayız. Herkese ve birbirimize karşı iletişim ve müzakere kapılarının sonuna kadar açık olması gerektiğini unutmamalıyız. Bunu yapamayanın örgütlenme içerisinde bu görevlere talip olma şansı yoktur. Sabır ve aynı zamanda son derece anlayış gerektiren ve bu anlayış doğrultusunda insanları ikna edeceğini bilen insanların yapması gereken bir görev hassasiyeti içerir. Dolayısıyla inşallah bu buluşma ve bu çalıştayın, İstanbul Planlama Ajansı’nın kurulduğu bu kampüsün, bu nezaketli ortamın, bu doğanın en güzel parçası hâline gelmiş bu asil görünüşün, ki bunda da Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası var. Çünkü buradaki ormanlaşmanın, ağaçlandırmanın mimarı da Florya’da burayı çok seven, burada denize giren, Florya’daki aşağıda deniz kıyısında köşkü olan, arka tarafta da büyük bir alana ağaçlandırarak elbette müstakil birkaç kişiye hizmet etmesinin değil de toplumcu bir yapıya dönüşmesini arzu ettiğine inandığımız Ata’mızın bu emanetini halka açarak bir planlama ajansı ve İstanbul’umuzun geleceğini tartıştığımız bir kuluçka merkezine, bir bilgi havuzuna dönüştürdüğümüz bu alanda umut ediyorum sizlerin bu ortak paydalarının odaklanıldığı ve sonucunun da çok güçlü bir biçimde rapora dönüştüğü buluşmaya döner.
Yorumlar kapalı.