Milattan sonra 4. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Sümela Manastırı, Hristiyanlık dünyasının önemli dini merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Manastırın kurucuları, Atinalı Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip olarak biliniyor. Rivayete göre, bu iki rahip bir gece rüyalarında Hz. Meryem’i görmüş ve onun yönlendirmesiyle Sümela Manastırı’nın temellerini atmışlardır.
Sümela Manastırı, deniz seviyesinden yaklaşık 1.150 metre yükseklikte, sarp bir kayalığın üzerinde yer alıyor. Bu benzersiz konumu, ziyaretçilere hem tarihi bir yolculuk hem de doğayla iç içe bir deneyim sunuyor. Manastıra ulaşım, son yıllarda yapılan yenileme çalışmaları sayesinde oldukça rahat bir hale geldi. Özellikle bahar ve yaz aylarında, doğanın uyanışıyla birlikte manastır ve çevresi adeta bir tabloyu andırıyor.
Sümela Manastırı’nın mimarisi, Bizans döneminin izlerini taşıyor. Ana yapı, kilise, öğrenci odaları, mutfak, misafirhane ve kütüphane gibi bölümlerden oluşuyor. Duvarlarındaki freskler ise dikkat çekici detaylardan biri. Hz. İsa ve Hz. Meryem’in hayatından sahneler içeren bu freskler, dönemin sanat anlayışını gözler önüne seriyor. Fresklerdeki renkler ve kompozisyonlar, ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.
Sümela Manastırı, 2015 yılında başlayan kapsamlı restorasyon çalışmaları ile yeniden ayağa kaldırıldı. Yapının zorlu coğrafi koşulları nedeniyle restorasyon süreci oldukça titizlikle yürütüldü. 2020 yılında tamamlanan çalışmalar sonucunda, manastırın bazı bölümleri ziyarete açıldı. Bu sayede hem yerli halk hem de turistler, tarihi yapının büyüleyici atmosferini yeniden keşfetme fırsatı buldu.
Yorumlar kapalı.