Ama herkes ölecek adamdır, bunun çaresi yok.
Şu dünya hayatının kötü yanlarından biri de iyi yanlarından biri de ölümün hiç kimseyi ihmal etmemesidir.
Ben Nazif Abi diyorum, sonradan Ersin Nazi Gürdoğan olduğunu öğrendim. Hiç ‘Ersin Abi’ dedim mi? Demedim.
Adını Eskişehir’de Atasoy Abi’nin (Müftüoğlu) muhitinde duymuştum.
Neresi Atasoy Abi’nin muhiti?
Gazve Kitabevi. Belediyede Atasoy Abi’nin çalıştığı ofis. Bir de öğrenci evleri.
Ankara’daymış. Siyasal’daymış.
Eh, bu sene Üniversite sınavına giriyorum, İstanbul Eczacılık’a içim ısınmadı, tercihlerimi yazarken rahmetli Annem “Oğlum eczacılık güzel meslek, eczacılığı da yaz” dediği için Eczacılığı yazmıştım, biraz da puanı yüksektir, nasıl olsa kazanamam diye. Puanlarım yüksek geldi kazandım, bir müddet devam da ettim. Ama bana göre değildi.
Süleyman Özdil’le mektuplaşıyoruz. Süleyman Siyasal’da. Siyasal’ı yazacağım, orada Nazif Bey’i de görürüm nasıl olsa.
Gördüm. Aslında bilmeden gördüm. Bir sınavda mümeyyizdi. Tavırlarından, insanlarla diyaloğundan olsa olsa budur diye düşündüm. Tanıdıktan sonra anladım, oymuş.
Sonra hep gördüm.
Ben Ankara’yı pek sevmem. Şehir olarak sevmem. Bir ara bunun sebeplerini anlamak için kendimi yoklayacağım.
Yorumlar kapalı.