Bir haber var şimdilerde haber bültenlerinde dönen: Yönetim 11 tane cezaevi daha yaptırmaya karar vermiş…
Mevcutlar “lebâleb” dolu olduğu için…
Son günlerde hep göz altıları ve tutuklamaları konuşuyoruz ya…
“Size de çıkabilir” diye bir reklam sözcüğü vardı hani… Bir umut pazarlaması idi. Şimdilerde risk uyarısı haline geldi. Kim bilir belki de herhangi bir arkeolojik kazıda arşivlerde bir tweetinize rastlanır, iltisak (bağlantı) üretilir, şafak vakti kapınız çalınabilir.
Bakıyorum, sokak röportajlarında mikrofon uzatılan sade vatandaşlar, elleriyle dudaklarına fermuar işareti yapıyorlar. Bu, “nemelâzım arkadaş” demek. “Başıma iş açmayayım” demek.
Göz altı ve cezaevi susturmak içinse insanları, evet işte dört duvar arasına girmeden de insanlar ağızlarına fermuar çekiyorlar. Ne yaptık, sokakları cezaevine mi döndürdük?
Hani kara bulutlar çöker de “Hava karardı” deriz. Bulutlar iner, iner, iner yer yüzüne doğru… Bu karaltı şimdi boşalacak üzerimize… Öyle bir iklimi yaşıyor insanlar…
Bir yandan dertleri, bunalmışlıkları, feryat ederek boşalma tıkanmışlıkları… Bir yandan da fermuar çekme zorunluluğu…
“15 yaşında bir çocuk hakaretten tutuklandı” haberi söz gelimi… Çocuk ne, hakaret ne, tutuklanma ne?
Bir devlet yöneticisine hakaret neden 15 yaşındaki çocukların dünyasına ne girer ki?
Ya da 70 yaşındaki emekli vatandaş sokak röportajında duygu boşalması sebebiyle üç – beş kelime söylediği için önce Emniyet’e ardından Silivri’ye götürülür mü?
Cezaevleri “lebâleb” dolu, sokaklarda da açık cezaevi iklimi yaşanıyor. Herkesin ayağında ya da dudaklarında elektronik kelepçe… Adaleti araya araya buraya mı geldi bu memleket?














