Ongun’un avukatları, Prof. Dr. Köksal Bayraktar ve Serkan Günel tarafından verilen itiraz dilekçesinde, Ongun ve diğer şüpheliler hakkında yürütülen soruşturmada gizlilik kararı verildiğinden, avukatların Ongun’un tutuklanmasına gerekçe gösterilen rapor ve ses kayıtlarını inceleyemedikleri ifade edildi. Buna rağmen 133 sayfa olan ve 12 saat süren kolluk ifadesinde müvekkillerinin tüm iddialara somut ve açık cevaplar verdiği belirtilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “Müvekkili, İBB iştiraki Medya A.Ş’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmakta, ancak bu görev çerçevesinde ihale hazırlama, ihale sözleşmesi imzalama veya idari tasarruf hakkı bulunmamaktadır. Bu kapsamda sadece gelir getirici işlerde imzası bulunan müvekkilin görev tanımı gereği ihaleye fesat karıştırma iddiaları ile suçlanabilmesi mümkün değildir.”
Ongun hakkında ‘örgüt yöneticiliği’ isnadı ileri sürülse de Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi uyarınca bu suçun unsurlarından olan hiyerarşik yapı, emir-komuta ilişkisi, suç işleme kastı ve görev dağılımı gibi hususların soruşturma belgelerinde somut olarak yer almadığı ifadelerine dilekçede yer verildi.
Tanık beyanlarının soyut ve kanaate dayalı olduğu, iddialara ilişkin hiçbir somut delil sunulmadığına dikkat çekilen dilekçede, tanık beyanlarındaki çelişkilerin de Ongun’un ifadesiyle ortaya konulduğu belirtildi.
Avukatlara gösterilmeyen tanık ifadelerinin Ongun’a sorulduğu kaydedilirken, şu tespitlere yer verildi:
“Öncelikle böyle bir uygulama, soruşturmanın gizliliği kararı söz konusu olsa dahi hukuka aykırıdır. Bu kişiler koşulları var ise gizli tanık olabilirler ancak kendi iradeleriyle açık tanıklık yapmaya karar vermişler ise bu kişilerin ifadelerinin bir husumete dayanıp dayanmadığını ve çelişkilerini ortaya koyabilmek adına bu açık tanıkların isimleri ‘silahların eşitliği’ ve ‘savunma hakkı’ gereği tarafımıza bildirilmelidir. Gerek emniyet ve gerek savcılıkta tanıkların ve gizli tanıkların kimlikleri saklı tutulduğu gibi bunların tanıklık yapabilip yapamayacakları, müvekkilimizi tanıyıp tanımadıkları, hangi somut olayla ilgili olarak ifade verip vermedikleri ve hangi makam önünde ifade verdikleri, ifadelerinin yeminli olup olmadığı, bize, savunmaya hiç açıklanmamıştır. Tanıklığın var olabilmesi için gerekli şartlara riayet edilip edilmediği belli değildir.”
Gizli tanık Meşe’nin ifadelerinin de gerçeği yansıtmadığı, Meşe’nin, “Ongun’un elde ettiği rüşveti İlker Aslan, Dursun Subaşı, Ufuk İnan ile Kasımpaşa’daki ek hizmet binasında bölüştüğü” şeklindeki iddiasının, HTS kayıtlarıyla çürütüldüğü anlatıldı. HTS kayıtları incelendiğinde, Ongun’un bu kişilerle hiçbir zaman aynı anda Kasımpaşa İBB binasında bulunmadığının görüleceği ifade edilen itiraz dilekçesinde, gizli tanığın savcılığı yanılttığı kaydedildi.
Dilekçede, Murat Ongun ile ilgili belgeler içerisinde sık sık gizli tanıktan söz edildiği, soruşturmada gizli tanığa çok başvurulduğu belirtilerek, gizli tanıklığın ceza yargılamasında istisnai bir uygulama olduğuna işaret edildi.















Yorumlar kapalı.