Makalede Byung-Chul Han’ın geliştirdiği “enfokrasi” kavramına dikkat çekiliyor. Han’a göre, bireylerin görünürlüğü bir değer olarak gördüğü dijital çağda, özgürlük yerine gözetim odaklı bir sistem inşa ediliyor. Ülker, bu konuda Han’ın şu sözlerine vurgu yapıyor:
Sosyal medya platformlarında şeffaflık ve ifade özgürlüğü gibi kavramların, bireylerin sürekli görünür olmasını teşvik eden bir mekanizmaya dönüştüğünü belirten Ülker, bu sürecin bireyleri özgürleştirmek yerine onları dijital tahakküm altına soktuğunu ifade ediyor.
Ülker, makalesinde Han’ın dijital toplumun dönüşümüne dair eleştirilerine yer vererek, özellikle gözetim kapitalizminin birey üzerindeki etkilerini tartışıyor. Han’ın, “Disiplin toplumu bireyi dışarıdan denetlerdi, enformasyon toplumu ise bireyin içindeki arzuyu kullanır.” sözlerine atıfta bulunan Ülker, dijital platformların bireyleri kendi verileriyle kontrol altına aldığını belirtiyor.
Sosyal medya platformlarının yalnızca bireylerin paylaşımlarını depolamakla kalmadığını, aynı zamanda onların duygularını ve düşüncelerini yönlendirdiğini dile getiren Ülker, görünürlüğün artık bir özgürlük değil, tahakküm aracı haline geldiğini söylüyor.
Ülker’in makalesinde vurguladığı bir diğer önemli konu, dijital çağın bireyi yalnızlaştıran ve sürüleşmeye iten doğası. Byung-Chul Han’ın “dijital sürü” kavramından hareketle, bireylerin sürekli birbirine bağlı olduklarını düşünmelerine rağmen giderek yalnızlaştıkları ifade ediliyor. Han’ın şu tespitine yer veriliyor:
Ülker, bu sürecin bireylerin eleştirel düşünme yetisini zayıflattığını ve onları yalnızca algoritmaların yönlendirdiği bilgi akışıyla şekillenen bir topluluğa dönüştürdüğünü belirtiyor. Dijital çağın sunduğu yüzeysel etkileşimlerin bireylerin gerçek bağlantılar kurmasını engellediğini vurgulayan Ülker, bu sürecin modern tahakküm biçimlerinden biri olduğunu ifade ediyor.