Arazi sahipleri ve işletmeler, aralarında yüz yıllık tarihi halıların da bulunduğu bu el emeği göz nuru ürünleri önce tamir ediyor, ardından steril havuzlarda mikroplardan arındırıyor. Güneşe serilen halı ve kilimlerin renkleri solup pastel tonlara dönüşüyor, bu da görsel bir şölen yaratıyor. Güneşin altında belirli aralıklarla çevrilen halılar, nem ve sıcaklığı iyi şekilde alarak renk tonlarının sağlamlaşmasını sağlıyor.
Bu alanlar adeta bir “halı tarlasına” dönüşüyor. Güneşin altında mikroplardan arınan ve renk tonları oturan halı ve kilimler, ABD ve Avrupa’daki müşterilerine gönderiliyor. Bu halıların yüzde 99’u ABD’ye ihraç ediliyor.
Halı işletmeciliği yapan Hasan Topkara, bu yıl 15 bine yakın halı sereceklerini belirterek süreç hakkında bilgi verdi. Topkara, “Tarlalarımız boş kalmıyor. Yazın halı, kışın buğdayda kullanıyoruz. İlk önce güveler temizleniyor ve sırtları yakılıyor. Ardından dezenfekte edilip güneşte renklerini pastelleştiriyoruz. Yağmur yapmadan önce ürünlerimizi topluyoruz. Sürekli meteorolojiyi takip ediyoruz” dedi.
Topkara, Türkiye’nin dört bir yanından toplanan el işi ürünlerin işlem sonrası İstanbul’a gönderildiğini ve büyük çoğunluğunun yurt dışına satıldığını belirtti. “İşlem yapıldıktan sonra İstanbul’a gönderiliyor. Yüzde 99’u yurt dışına satılıyor. Genelde Amerika’ya satılıyor, Avrupa’dan da alanlar var” diye ekledi.
50 yıldır halıcılıkla uğraşan Halil Börekçi, sıcağın etkisiyle yabancı maddelerin yumuşadığını ve sabah çiği ile halıların yumuşadığını anlattı. “Sıcağın etkisiyle yabancı maddeler yumuşuyor. Sabah yağan çiğ halıyı yumuşatıyor ve tekrar öğle saatlerindeki sıcaklıkla o çiğ buharlaşarak mikropları temizliyor. Kök boya, yün halı ve kilimler. İçlerinde sentetik olan yok. Genelde ABD’ye satıyoruz. Avrupa’ya az miktarda gidiyor. Müşteriler bu işlemleri istiyorlar. ABD ve Avrupa’daki müşteriler, güneşlenmiş halıların dekorasyona iyi uyduğunu ve daha hızlı satıldığını söylüyor” dedi.
Yorumlar kapalı.