Özel’in açıklamaları şöyle:
“Erken seçim meselesinde CHP olarak istikrarlı bir şekilde aynı değerlendirmeyi yapıyoruz. Biz 31 Mart seçimlerinde oy isterken seçmenden bunun bir genel seçim olmadığını, yerel seçim olduğunu, tüm siyasi partilerin seçmenlerinden oy istediğimizi söylemiştik. Seçim gecesi de 47 yıllık büyük başarıyı gösterdiğimiz ve birinci parti çıktığımızda da şunu söyledim. ‘Biz aldığımız desteğin de kredinin de farkındayız. Bu sonuçları sadece partimize mal ederek bir erken seçim çağrısı yapamayacağım’ demiştim. Erken seçim ancak isterse halk ister demiştik. Tabi bunu çok olumlu yorumlayanlar olduğu gibi zaman zaman birinci parti ne için erken seçim istemiyor diye eleştirilerde de bulunanlar oldu. O günden bugüne 4 aydır bütün anketlerde, bütün yine yayınlanan hepinizin takip ettiği, her tarafta gündem olan anketlerde de dördüncü ay üstü üste bu pazar erken seçim olsa, hangi partiye oy verirsiniz? CHP her ay farkı bir puan daha açarak, birinci parti durumunu muhafaza ediyor. Bu bizim açımızdan çok önemli. Bu şartlarda erken seçimi halkın isteyip istemediğine bakmak lazım. Seçimden hemen sonra bir erken seçim talebi yokken, her ay bu talep biraz daha artıyor. Bu sesi her yerde duyuyoruz.
Şu an itibarıyla erken seçim isteyenlerle istemeyenler arasında belirgin bir farklılık yok ama toplumun yarıya yakınında bir erken seçim talebi var. Erken seçim talebi yükseldikçe biz bu talebi seslendirmeye devam ederiz. Ben buradan şunu ifade etmek isterim. Erken seçim yapılabilmesi için 360 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Bugün için böyle bir milletvekili sayısı bizde ve muhalefette yok zaten. İktidar istemeden erken seçim teknik olarak mümkün değil. Ancak siyasi olarak da erken seçime direnebilmenin belli şartları var. Ekonomi bu kadar kötüye gidiyorken siz asgari ücrete zam yapmazsanız, 10 bin liralık emekli maaşı dünyanın hiçbir yerinde izah edilemez bir noktadayken 270 Euro gibi Avrupa Birliği’nin üyesi bir çok ülkedeki emekli maaşlarını 10’da biri, 8’de biri noktasındayken siz bu sese kulak tıkarsanız, üzüm üreticisinden çay üreticisine, fındık üreticisinden buğday üreticisine hepsini perişan ederseniz, esnafı bu kadar zor durumdayken duymaz, halen daha faizlerini artırırsanız ve para yok dediğiniz sırada da yandaş müteahhitlerinizi, müteahhit firmalarının hala daha vergi ödemedikleri ortaya çıkıyorsa, bıçak kemiğe dayanır, vatandaş erken seçim ister, sizi gönderir.
Benim değerlendirmem şudur. Bence beş yıl tamamlanmaz, 2,5’uncu yılda, tam ortasında bir erken seçim olur. Bugünden 1,5 yıl sonrası olası görüyorum. İstiyor muyum? Vallahi gelecek hafta olsun istiyorum. Gelecek ay olsun istiyorum erken seçim. Parti birinci partiyken, bu kadar zor durumdaki insanların umudu CHP olmuşken ben neden erken seçim istemeyim? 130 milletvekilimizle, AK Parti ve MHP oy vermediği taktirde erken seçim kararı alınamıyorsa, bizim burada erken seçim dememizin ya da demememizin teknik bir karşılığı yok. Ama siyaseten, hele hele böyle devam edeceklerse, kesinlikle ve kesinlikle erken seçim kaçınılmaz olur.”
”Normalleşme ve yumuşama” kavramlarına ilişkin açıklamalarda bulunan Özel, şöyle devam etti:
“Son diyeceğim de şudur. Uzun süredir bir normalleşme diyorduk. Sayın Erdoğan ‘yumuşama’ diyordu. Dünden itibaren bu sürecin terminolojisinde bizim kullandığımız ifadeye döndü. O da normalleşme demeye başladı. Şunu görmüş olmalılar. Bu süreçte muhalefette yumuşamayı kimse beklemesin. Millet bu kadar zorluk içindeyken ne yumuşaması? Ama diyalog zemini, görüşmek, konuşmak, el sıkışmak… Biraz önce de pek çok AK Parti yöneticisi ile selamlaştık, el sıkıştık. Herkes işini yapıyor. Benim işim mağdurun, mazlumun, yoksulun, güvencesizin hakkını korumak. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıyım. Onların kimlerin hakkını koruduğunu görüyoruz. İzlemeye devam edeceğiz. Normalleşme kelimesini kabullenmelerini önemli bir dönemeç olarak düşünüyorum. Çünkü yumuşamanın içinde ne yumuşaması, bu kadar ağır şartlar, sert şartlar varken, muhalefet mi yumuşayacak? Kendileri yumuşayacaksa, yumuşamasınlar, normalleşsinler. Normal demokrasilerde, iktidarlar Anayasa Mahkemesi kararlarına uyarlar. AİHM kararlarına uyarlar.
Hukuka uyarlar. Bir de iktidar ortakları günün her aşamasında birilerini tehdit etmezler. Anayasa Mahkemesi’ni kapatacağız demezler. Bir cinayetin ortaya çıkmasının üzerine sis perdesi örtmeye çalışmazlar. Biz en sert muhalefete devam ediyoruz. Ama ortaya koyduğumuz normalleşme, müzakere, diyalog, selamlaşma, milletin oylarına saygıdan dolayı o oyu verdiği partilerin genel başkanlarına hürmetsizlik etmemek, onlarla birbirine hakaret eden bir düzlemde buluşmamak normalleşmenin ta kendisidir. Millet normalleşmeden memnundur ama kimse bu şartlarda muhalefetten yumuşama beklemesin. Terimler tam yerine oturmuştur. Yumuşama kelimesinin terk edilmesinden fevkalade memnunum. Normalleşmeye devam.”
Yorumlar kapalı.