Şair Behçet Aysan’ın “Yok başka cehennem, yaşıyorsun işte” sözünün doğrular şekilde günler yaşıyoruz.
Acı, ızdırap, skandal hiç eksik olmuyor. Sadece son birkaç ayda yaşananlar bile ülkemiz için bizi düşünmeye sevk ediyor. Bu derlemede bile akla gelmeyen şeyler muhakkak olacak.
21 Ağustos günü kaybolan 8 Eylül’de cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin’in ölümü hepimizi derinden yaraladı. Cinayet hala aydınlatılamadı. Türkiye gibi “devlet geleneği” ile övünen bir ülke bir ailenin oyuncağı haline geldi.
En acısı da Narin’in anne, amca, ağabey, yenge gibi akrabalarının gözetiminde ölüme gitmesi oldu. Cinayet ne zaman aydınlatılacak meçhul!
İstanbul’da bir “incel” iki kadını vahşice öldürdü. Hatta bir tanesinin başını surların üzerinden ailesinin üzerine attı. Ardından kendisi de intihar etti. Bu acı bile bir ülkede isyan etmek için yeterliyken sosyal medyada bu yaşananların daha organizesi daha fazlası olduğunu hatta bunlardan keyif alan bir yapı olduğunu öğrendik.
Tekirdağ’da 2 yaşındaki Sıla bebek, annesinin gözetiminde yetişkin bir erkek ve iki çocuk tarafından istismara uğradı. Hastalık ve düşme şüphesiyle gittiği hastanede ortaya çıkan dramın ardından Sıla bebek hayatını kaybetti.
Yorumlar kapalı.