Göçeri, bu özel bıçağı tasarlarken Topkapı Sarayı’ndaki kılıçlardan esinlendi. Fatih Sultan Mehmet’in kılıcını inceledikten sonra, çeliği dövme yönteminin önemini fark etti. Ancak, kılıç yerine bir çakı yapmaya karar verdi. “Topkapı Sarayı’na iki kez gitmek zorunda kaldım. Fotoğraf çekme izni alamadım, bu yüzden her detayı hafızama kazıdım,” diyor Göçeri.
Bıçağın üzerine işlenen gravürler, tam 100 yıl öncesine dayanıyor. Emre Göçeri, dedesinin eski eserlerinden ilham alarak bu işlemeleri el işçiliğiyle bıçağa kazıdı. Bugün birçok ürün lazer gravür ile yapılırken, Göçeri el kalemi ile eski oyma tekniğini kullanarak bu eşsiz bıçağı ortaya çıkardı. “Makine ile yapılmayan, tamamen el emeği olan bu model ile gurur duyuyoruz,” şeklinde konuşuyor.
Bıçağın en dikkat çekici özelliklerinden biri de sapında kullanılan 22 yıllık manda boynuzu. Göçeri, bu boynuzu yıllarca bekleterek antika bir değer kazanmasını sağladı. Boynuzun üzerindeki damarlar, bıçağın sadece bir kesici alet değil, aynı zamanda bir sanat eseri olduğunu gösteriyor. “Manda boynuzunun erkek olmaması gerekiyordu, dişi manda boynuzu bu iş için en ideal olanıdır,” diyor.
Göçeri, bu eşsiz bıçağın minyatürlerini bile 40 günde yapabiliyor. Tamamen el işçiliği ile yapılan bu bıçak için 50 bin TL teklif edilmiş, ancak Göçeri 70 bin TL fiyat belirlemiş. Görenlerin büyük beğenisini kazanan bu bıçak, hem estetik hem de sağlamlık açısından göz kamaştırıyor.
Yorumlar kapalı.