Ankara’nın Polatlı ilçesinde bulunan Yassıhöyük köyü 4 bin yıllık tarihin izlerini taşıyor. Gordion olarak bilinen Yasıhöyük köyü, irili ufaklı onlarca tümülüse ev sahipliği yapıyor. Mitolojide dokunduğu her şeyi altına dönüştürdüğüne inanılan ve eşek kulaklı olarak anılan Kral Midas’ın tümülüsü de yer alıyor. Friglerin efsanevi kralı Midas’ın tümülüsü Gordion Müzesi’nin tam karşısında yer alıyor. Bu tümülüs, 55 metre yüksekliği ve 300 metre genişliğiyle antik dünyanın ikinci büyük tümülüsü olma özelliği taşıyor. Büyük tümülüsün binlerce yıllık ardıç tomruklarıyla desteklenen çam ağacından yapılmış ahşap mezar odası, dünyada tek örnek olarak günümüze kadar ulaşmış. 1957 yılında Zonguldaklı madenciler tarafından kazısı yapılan tümülüs, 1960’ların başında Türk mühendislerin başarılı çalışmalarının ardından ziyarete açıldı. Kazılar sırasında ortaya çıkan ahşap mezar odasında Kral Midas’a ait olduğu düşünülen kemikler, fibulalar, bakır ve tunç kaplara ulaşılırken, mezar odasından çıkan kemikler ve eserler Anadolu Medeniyetleri ve Gordion Müzesi’nde sergileniyor. Bilim insanlarının mezardan çıkan parçalar üzerinde yaptığı incelemelerde Kral Midas’ın mezar odasında son bir yemek yendiğine ve menünün içinde kırmızı et ve mercimek bulunan acı baharatlı türlü, bal ve bira ile kaynatılmış üzüm veya şaraptan oluştuğuna yönelik kalıntılara ulaşıldı.
Tümülüsün hemen karşısında bulunan Gordion Müzesi her yıl çok sayıda ziyaretçiyi ağırlıyor. Tarihin izlerine tanıklık etmek isteyen her yaştan ziyaretçi hem tümülüsleri hem antik kent kazısından çıkarılan eserleri görmek için Gordion’un yolunu tutuyor. Müzede Eski Tunç Çağı’ndan başlayarak Orta ve Geç Tunç Çağı, Erken Frig Çağı’na ait çanak çömlekler, Erken Demir Çağı’na ait demir aletler, dokumacılıkta kullanılan ağırşaklar, Geç Frig ve ithal seramikler, Lidya Helenistik ve Roma dönemine ait eserler yer alıyor.
Türkiye’nin en önemli müzelerinden olan Gordion Müzesi’nde bunların dışında Frig yazıtlı ve baskılı çanak çömlekler, Frig mimari terrekotaları, diğer malzemelerden yapılmış eserler ile matar (Kybele) kabartmaları ve figürleri önemli yer tutuyor. Polatlı Höyük’ten getirilen ve Anadolu’nun en eski halkı olarak bilinen Hattilere ait ölü gömme şekillerini gösteren mezarlar müzenin diğer sergi alanlarında bulunuyor. Vitrinlerde cam mühür ve mühür baskıları, Lidyalılar tarafından bulunan ve Gordion’da kullanılmaya başlanan sikkeler sergileniyor. Dünyanın en eski çakıl taşı mozaiği olan Frig, Roma mozaikleri ile Galat Mezarı ise bu müzenin bahçesinde sergileniyor.
Müzeyi ziyaret eden Mustafa Cenk Önsel, “Müze güzel, eskilere nazaran daha derli toplu. Daha çok arazileri geziyorum ben. Buraya da Yazılıkaya’dan geliyoruz. O bölgedeki yazıtları gezdik, buradan da Sakarya Şehitliği’ne gideceğiz. Burada en çok bizim Türk Runik harfleri diye bildiğimiz yani ön Türk harfleri diye bildiğimiz harflerle buradakilerin Frig harfleri diye okuduğu, daha çok Grekçe’ye, Yunanca’ya kaydırdığı bizim kültürümüzden uzaklaştırdığını düşündüğümüz şeyler ilgimizi çekti. Çanakların üstündeki yazılar, bu harfleri Orhun Abideleri’ndeki harflerle karşılaştırdığınız zaman aynıdır. Orhun Abideleri daha yakın tarihtir. Çünkü 532’ye, 552’ye tekabül eder. Bizim runik dediğimiz, Asya runik harfleri, Türk runik harfleri dediğimiz 3500, 4000 yıllık harflerdir” dedi.
Manisa Salihli’den gelen Şaban Çetin ise, “Müze, gerçekten tamamen bu yörenin eserlerinden oluşuyor. Orijinal buluntular sergileniyor. Kronolojik olarak da Prehistoria’dan Helenistik Dönem sonlarına kadar eserleri gördük. Büyük ölçüde topraktan yapılmış Frig eserleri benim ilgimi çekti açıkçası. Bol miktarda Frig kap-kacak var. Onun dışında Lidyalıların bu bölgeye ele geçirmesiyle Lidya sanatını yansıtan bölümleri de gördüm. Kendim de Lidya bölgesinde yaşadığım için memnun oldum. Daha sonra Helenistik Dönem’de Yunan ve Batı sanatının figürlerini burada gördük. Bizden önce bu topraklarda yaşayan, bizim vatanımızda asırlar önce kimler yaşamış, nasıl yaşamış? Onların kullandığı kap-kacaklardan, malzemelerden, onların yaşam tarzlarını görmek bizi mutlu etti. Bir bıçak, bir balta, bir para, bunların hala kullandığımız eşyalara benziyor olması, insanlığın akıp gelen hayatında sürekliliğin kanıtıdır. Bu çok ilginç bir şey” diye konuştu.
Gordion Antik Kenti’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması için 2018 yılında başvuru yapılmıştı. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne alınan tarihi şehrin ana listeye girebilmesi için UNESCO’dan bir heyet incelemelerde bulundu. UNESCO, Gordion için kararını gelecek sene verecek. Kararın olumlu çıkması halinde listede ilk kez Ankara’dan da bir kültür mirası yer almış olacak.
(İHA)
Yorumlar kapalı.