(TBMM) – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail saldırıları ile ilgili; “Bugün mesele Beyrut değil, Ankara’dır. Bugün hedef Şam, Tahran, Sana veya Bağdat değil İstanbul’dur. Bugün gizil ve gizli gündem Türk vatanıdır. Orta Doğu’da ateşlenen füzelerin, sıkılan mermilerin, atılan bombaların, düzenlenen suikastların, günbegün serpilen anarşik ve kaotik çalkalanmanın bir sonraki etabı, nihai sahası, kesin hesap merkezi Anadolu coğrafyasıdır. İsrail terörünün, emperyalist alçaklığın, küresel barbarlığın saklı ajandasında Türkiye vardır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, birlik ve beraberlik vurgusunda bulundu. Bugün İsrail saldırıları ile ilgili TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak kapalı oturumla ilgili değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, “İsrail saldırıları ve bölgesel gelişmeler kapsamında bugün öğleden sonra yapılacak kapalı oturum yerinde ve isabetli bir karardır. İsrail üzerimize gelirse, istihbarat oyunlarıyla ülke içinde örtülü veya açık operasyonlara heves ederse, bu hain ve hayasız cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalı ve asla unutmamalıdır” dedi.
“Bu erdemin refakatiyle mücadelemizi yürütüyoruz”
Devlet Bahçeli konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Geçmişte siyasetin doğru olması kadar zamanın da doğru olmasına vurgu yapmıştım. veya zaman doğru olsa bile yanlış siyasetin ayak izine basılmasının mahsurlarından bahsetmiştim. Bize göre doğru siyaset; buluşturan, yakınlaştıran, ulaştıran, kavuşturan, kucaklaştıran, kutupları ve hizipleri teker teker aşındıran ahlaklı siyasettir. Doğru siyaset; atılan adımları sağduyu parkuruyla ihata eden, sorumluluk duygusunu ilke edinen, kardeşlik ve kaynaşma kültürünü vatan ve millet sevgisiyle eklemleyen akıl dolu siyasettir. Kurşun gibi ağır ortamlarda, tehditlerin kol gezdiği bulanık dönemlerde, bekamıza çevrilmiş kanlı namlularla karanlık niyetlerin çevremizde sırayla nöbete girdiği bir zaman diliminde, milli birlik ve dayanışma ruhumuzu diri ve zinde tutmak dengeli, düzgün ve doğru siyasetin vazgeçilmez erdemidir. Bu erdeme bağlıyız, bu erdemin refakatiyle önümüze gerilen perdeleri yırtıyor, münasebetlerimizi kuruyor, meşakkatleri göğüslüyor, mücadelemizi yürütüyoruz.”
“Sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddediyoruz”
Siyaset teorileri üzerinden siyaset yapma biçimlerini eleştiren Bahçeli, Weber ve Machiavelli’ye katılmadığını ifade ederek, “Biz siyaseti; Duvarger’in ifade ettiği üzere, bir savaş biçimi olarak ele almıyoruz. Biz siyaseti; Weber’in söylediği gibi, insanların birbiri üzerine egemenlik kurması olarak değerlendirmiyoruz. Biz siyaseti; Machiavelli’nin ileri sürdüğü şekliyle, pragmatik, olması gereken gerçekliği değil olan gerçekliği öne alan ve çıkara dayalı ilişkiler ağı halinde görmüyoruz. Biz siyaseti; teorik ve retorik arka planı Batı’nın sınıf çatışmalarına dayanan, bundan mülhem toplumun düşman kamplara bölünmesine çanak tutan kriz ve gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz ve kabul etmiyoruz. Çünkü sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddediyoruz, fikriyatımıza, tarih ve kültür müktesebatımıza yabancı addediyoruz” ifadelerini kullandı.
“İlk Meclis’te mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar”
Yeni yasama dönemi için ılımlı mesajlar veren Bahçeli, hiçbir siyasi partiyle kategorik olarak alıp veremeyecekleri bir durum olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Siyasi alakamız, sert veya yumuşak tarzımız tek tek fertlerin şahsiyet kalibreleri değil fikir ve düşünce kapasiteleriyle sınırlıdır. Muhataplarımızın kim olduğundan, özel hayatlarının nasıl oluştuğundan ziyade, ne söylediklerine, neyi hedeflediklerine bakıyor, siyasi bağlantı hatlarımızı buna muvafık kuruyoruz. İlk Meclis’te görev alan ve rahmetle andığım her mebusun fikri mazisi, siyasi menşei, şahsi mizacı başka başka olsa da, inançları birdi, hedefleri birdi, emelleri birdi, sevdaları birdi, istiklal ve istikbal özlemleri tıpkının aynısıydı. Bu aynılık bütün aykırılıkları, bütün ayrılıkları, deyim yerindeyse çekiç ile örs arasında köreltmiş, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni dünya sahnesine taşımış ve taçlandırmıştır. Gazi Meclis’te o dönem görev alan merhum ve muhterem mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar. Birbirlerinin siyasi meşrebini, etnik ve mezhebi aidiyetini sorgulamadılar. Birbirlerinin giyimini, kuşamını, fesini, sarığını, şapkasını, şivesini dert etmediler. Polatlı’dan top sesleri duyuluyorken hesap yapmadılar, makam düşünmediler, servet düşlemediler, şöhret istemediler, çetele tutmadılar, çeteciliğe özenmediler, uzlaşmaya karşı ve kapalı durmadılar. Yumruklarını birbirlerine değil müstevlilere sıktılar. İlk Meclis ne yapmışsa, bölgesel ve küresel cari tehditler karşısında bizim de yapmamız, bizim de başarmamız gereken odur.”
“DEM’e düşen sorumluluk Türkiye partisi olmasıdır”
Cumhurbaşkanı tarafından geçen hafta yapılan Meclis açılış konuşmasının ardından DEM Parti ile tokalaşan Bahçeli, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olarak, Cumhur İttifakı’nın bu duruş ve engin duyuşuna müzahir şekilde DEM sıralarına giderek elimi uzattım. Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir. Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el, İlk Meclis’in ve Sayın Cumhurbaşkanımızın isabetli sözlerinin meşale gibi yanan aydınlığıdır. Uzattığım el, gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenenin temenni ve teklifidir. Biz, gelişigüzel, keyfe keder, can sıkıntısından, anlık dürtülerle, dümenden ve düzenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz, öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmanın merakına tevessül ve teşebbüs etmeyiz. DEM’e evvela düşen sorumluluk, uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması, dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir. Türk ve Türkiye Yüzyılında sıfırlanmış terör ve bölücülük melanetinden sonra, aşımızı beraber taşıralım, işimizi birlikte artıralım, huzur ve güvenliğimizi el ele çoğaltalım, nitekim dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yer yüzü cenneti olmasını sağlayalım.
Yorumlar kapalı.