İZMİR- 14-28 Mayıs seçimlerinde hem Cumhurbaşkanlığını kazanan hem de meclis çoğunluğunu elde eden Recep Tayyip Erdoğan, yeni hükümette Hazine ve Maliye Bakanlığı’na eski bakanlarından Mehmet Şimşek’i getirdi. Şimşek’in gelmesi ile TCMB başkanlığına da Hafize Gaye Erkan atandı. Göreve gelir gelmez ekonomide rasyonel zemine dönülmesinden başka çare olmadığını söyleyen Şimşek ile birlikte politika faizi yüzde 17,5 düzeyine yükseltilirken, KDV, ÖTV ve MTV ile harçların artırılması ile halkın sırtına da ek yükler bindirilmeye başladı. Döviz kurlarının yükselmesi ve akaryakıta yapılan zamlar ile iğneden ipliğe temel mal ve hizmet fiyatları yükselmeye devam ediyor.
Namık Alkan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 14-28 Mayıs’ta yapılan seçimlerde hem Cumhurbaşkanlığını kazandı hem de Meclis çoğunluğunu elde etti. Sizin ihracatçı ve iş dünyasının bir temsilcisi olarak yeni hükümetten beklentileriniz neler?
Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ile yeni hükümetin ekonomi politikalarını ve iş dünyasının yeni hükümetten beklentilerini konuştuk.
Dünyada enerji fiyatları yarı yarıya düşerken rekabetçiliğimizi kaybettik. Bizde de enerji fiyatları aynı oranda düşürülseydi rekabetçiliğimizi koruyabilirdik. Önemli olan rekabetçi kur, rekabetçi enerji fiyatıdır. Döviz kurunun yükselmesi ihracatçılara biraz motivasyon verdi ancak zararları karşılayabilecek boyutta değil. Enflasyonla uyumlu olmayan döviz kuru nedeniyle 2023 yılında ihracatta birçok sektörümüz çok zorlandı. Döviz kurlarındaki artışın enflasyonla orantılı olması gerekiyor. Navlun fiyatlarının da düşmesiyle Uzakdoğu bizden daha avantajlı hale geldi. Bazı sektörlerimiz hammadde ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ni ithalat yaparak karşılıyor. İhracat gelirlerimizin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na bozdurma zorunluluğu var. Bizdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle bugün Avrupa Birliği’ndeki üreticilerle rekabet edemez noktaya geldik. Yeni hükümetten bu konulara acil çözümler bekliyoruz. Bazı sektörlerimiz ABD ve AB ülkelerine ihracatta anti damping vergileriyle karşı karşıya. Hükümetimizin bu konuda da politikalar geliştirmesi gerekiyor. Tarım ürünleri ihracatında geçen yıl Dünya Ticaret Örgütü’ne verilen taahhütler gereği kaldırılan tarımsal iade desteklerinin başka bir formülle tekrar hayata geçirilmesini bekliyoruz. Üretimin devamı için gerekli şartlar sağlanmalı. Ülkemizde asgari ücret ve diğer ücret artışları, istihdam-işsizlik ve rekabet gücü, nominal-reel politika ve diğer faizler, nominal-reel kur, enflasyon, büyüme ve bütçe açığı artık çok karmaşık bir hale gelmiş durumda. İşverenler, asgari ücretin artışını karşılamak için ürün maliyetlerini artırıyor. Dolayısıyla enflasyon da artıyor. Bu bir sarmaldır. Bu şartlar hem finansmana erişimi zorlaştırıyor hem de yatırımı imkânsız hale getiriyor.
Türkiye’nin artık beklemek gibi bir lüksü yok. Geçen her dakika aleyhimize işliyor. Asgari ücret yıllık yüzde 107,3 artmış durumda. TÜİK’in enflasyonuna baktığınızda arada 67 puanlık fark var. Döviz kurlarının enflasyonla ve ücretlerle paralel gitmesi lazım. Günümüzde vize, ihracatçılarımız için büyük problem haline geldi. Vize sorununu rahatlatacak dış politika düzenlemeleri olmalı. İhracatı tarımsal üretimin devamlılığının sigortası olarak görüyoruz. Tarımsal ürünlerde ihracat yasakları tarım sektörlerine zarar veriyor, yeni hükümet bu konuda daha duyarlı davranmalı. İhracatçının Merkez Bankası’na bozdurduğu döviz kuruna verilen fark yüzde 2’den 5’e çıkarılmalı. Bu da enflasyona tesir etmeyecek ve ihracatçıya pozitif ayrımcılık olacaktır. Finansal istikrar için beklentilerimiz ise şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk. Döviz kurlarının gerçek seviyesine ulaşması da ihracata ivme kazandıracak.