Kahveci, arzlarını şu biçimde sıraladı:
“2024 senesine müteveccih birinci 6 ay için yüzde 40 çoğalış istiyoruz. Bununla birlikte yüzde 10’luk refah payı ilave edilmesini istiyoruz. İkinci altı ay için yüzde 30’luk çoğalış arz ediyoruz. Bu seneye müteveccih arzlarımızın toplamının kümülatifi yüzde 100,2’ye tekabül ediliyor. 2025 seneyi için birinci altı aya yüzde 20, ikinci altı aya yüzde 20, yüzde 10 refah payı arz ediyoruz.
2022 senesinin Ocak ayında yüzde 2,5’luk bir refah payı verildi. 2023 Ocak haysiyetiyle de 13,5’luk bir refah payı verildi. Bu refah payı kalıcı hale getirilmeli. Refah payı vermezsek, çalışanlar enflasyon ölçüyü kadar bir çoğalışla karşı karşıya kalırsa sıfır zam demektir. Çalışanların alım eforunu asıl olarak artıramayız. Refah payı bırakılmaz unsurdur.
Taleplerimiz reelleşirse, 2024 seneyi haysiyetiyle Ocak-Temmuz arasında en düşük memur ücreti 32 bin 148 lira olacak. Sene sonu haysiyetiyle de 41 bine erişecek. Muhtaçlık hududunun 35 bin liranın üzerine çıktığını dikkate alırsak, bir sonraki sene haysiyetiyle muhtaçlık hududuna erişmiş olacağız. Bu zamlar yapıldığı zaman, vasati memur ücreti 38 bin 578, sene sonu haysiyetiyle de 50 bin 152 liraya yükselecek. Kamu çalışanlarının en düşük ücreti 22 bin lira olacaktı. Evet oldu ama en düşük devlet memuru ücreti 22 bin lira olmadı. 15’in birinci derecesinden yeni misyona başlayan bekar bir memurun ücreti 20 bin 350 lirada kaldı. Dolayısıyla bunun 22 bin liraya bitirilmesini bekliyoruz.”
Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ile Korunma, Ofis ve Destek Hizmetleri Sendikası Savdes-Sen azaları, memur ve memur emeklisinin 2024-2025 senelerindeki mali ve sosyal haklarının tanımlanacağı 7. Yarıyıl Kamu Toplu Kontratı görüşmelerinin başladığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı.
Bakanlık önünde ilk olarak Savdes-Sen azaları toplandı. Sendika Genel Başkanı Tuncay Cengiz, yaptığı açıklamada, memurların emek ve alın terinin yeterince korunulmadığını, ücretlerinin açlık hududuna düşürüldüğünü öne sürdü.
Bunun, dünyada veya Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, enflasyon veya kamu kaynaklarının beceriksizliği ile açıklama edilemeyeceğini söyleyen Cengiz, “En kolay hesapla, kamu kaynaklarının adaletli bölüşümü çerçevesinde, en düşük memur fiyatının en düşük emekçinin mali hakları ile eş değer olması gerekirdi. Yaşanan bu haksızlık ne yazık ki basiretsiz ve eksik sendikacılığın neticeyidir” dedi.
Cengiz, bu haksızlıkların çözüm yerinin toplu kontrat masaları olduğunu, memur ve emekli ücret ve tazminatlarının hayatın natürel akışına ve piyasa asıllarına uygun hale getirilmesi gerektiğini söyledi.