Murat Ülker yazısında şu ifadelere yer verdi;
Bugün bir kitaptan yola çıkarak teknolojinin yarattığı ve yaratacağı değişimlere yönelik görüşlerimi paylaşacağım. İlginç bulacaksınız. İktidar ve Teknoloji -Bin Yıllık Mücadele (Power and Progress) yazarları Daron Acemoğlu ve Simon Johnson. Çok yeni yayınlanmış, 2023ün son ayında (*).
Daron Acemoğlu, Boğaziçi Üniversitesi’nde yetişmiş, şu anda MIT’de en yüksek fahri unvan olan Enstitü Profesörlüğü sahibi. Yirmi beş yıldır refahın ve yoksulluğun tarihsel kökenleri, yeni teknolojilerin ekonomik büyüme, istihdam ve eşitsizlik üzerindeki etkileri konularını araştırıyor. Ulusların Düşüşü, Dar Koridor adlı kitapları Türkçe yayınlandı. Simon Jonhson ise yine MIT Sloan School’da Ronald A. Kurtz Girişimcilik Profesörü. IMF’de baş ekonomistlik yapmış olan Johnson, otuz yıldır dünya ekonomik krizleri ve iyileşmeleri üzerine çalışıyor. Jump-Starting America, White House Burning ve 13 Bankers isimli kitapların yazarı.
Tarih boyunca teknoloji ve ilerleme el ele yürüyen iki kavram olarak değerlendirilmiş. Teknoloji çoğu zaman gücü elinde bulunduranlar tarafından yönlendirilmiş, ancak bu her zaman toplum yararına mı olmuştur? Bugün tüm dünyada son teknolojik gelişmeler küçük bir sermaye grubunun kontrolündeyken, iktidar ile teknoloji ilişkisini yeniden mi düşünmek gerek?
Daron Acemoğlu ve Simon Johnson bu ilişkiyi tarihsel süreçte ele alıp teknolojiye gözetim değil, demokratikleşme aracı olarak yeniden yön verilmesi gerektiğini savunuyorlar. Ekonomi ve tarihten süzdükleri oldukça uzun ama kapsamlı bir öykü ile yeni bir vizyona sahipler.
Teknolojideki ilerlemeler sayesinde sürekli daha güzel bir dünyaya doğru yol alıyoruz. Ama tabii ki, hala eşitsizlik, hava kirliliği, radikalizm gibi birçok sorunumuz var ama bunlar daha güzel bir dünyanın doğum sancıları mı? Tekno-iyimserlik bütün dünyaya bulaşmış durumda. İnovasyonlar sürekli devam etmeli, kusurları zaman içinde giderilir şeklinde bir düşünce hakim. Bu düşünce tarzı yeni de değil.
Günümüzde “faydacılık” (utilitarizm) felsefesinin kurucusu olarak bilinen Jeremy Bentham’ın 1791de önerdiği panoptikon hapishane tasarımı daire şeklinde bir binanın merkezindeki kuledeki muhafızların doğru ışıklandırma ile mahkumlarda sürekli gözlendikleri izlenimi düşüncesi sonucunda daha itaatkar davranışları toplumun genel çıkarına idi. Bu sistemde olduğu gibi fabrikalarda da gözetim artınca işçiler daha sıkı çalışacaktı, hem de onları daha sıkı çalışmaya motive etmek için ücretlerini artırmaya gerek olmaksızın. Bentham ve Adam Smith, yeni teknolojilerin insanların yeteneklerini artıracağını, tüm ekonomiye uygulanmasının üretkenliği ve verimliliği de artıracağını söylüyordu. Hatta Smith’e göre daha iyi makinalar, daha büyük ustalık, daha doğru iş bölümü sonucunda herhangi bir işi yerine getirmek için çok daha az miktarda emek yeterli hale gelir, toplumun yaşam koşulları gelişir ve emeğin gerçek fiyatının hatırı sayılır biçimde yükselmesi beklenir. Ama öyle de olmadı. Teknolojik icatların pek azı refahta paylaşımı artırdı. Mesela:
· Orta Çağ ve erken Modern Çağ tarım teknolojik gelişmeleri (sabanlar, gelişmiş değirmenler) yoksul köylüye fayda sağlamadı.
Yorumlar kapalı.