Ekonomist Atılım Murat’ın aktardığı bilgilere göre, İsviçre Merkez Bankası, 1999 yılına kadar rezervlerinin yüzde 40’ını altın olarak tutmakla yükümlüydü. Bu zorunluluk kalkmış olmasına rağmen ülke, altına dayalı rezerv politikasını büyük ölçüde sürdürdü. Bu tutum, İsviçre frangının küresel piyasalarda güvenli liman olarak kabul edilmesinde kilit rol oynadı.
1973 yılına kadar sabit kur sistemine bağlı olan altın fiyatları, ABD’nin bu sistemi terk etmesiyle birlikte serbest dalgalanmaya geçmişti. O dönem ons altın 35 dolar seviyelerindeyken, günümüzde bu rakam binlerce doları aşmış durumda. Uzmanlar, bu süreçte doların reel değerinin yüzde 98 oranında eridiğini vurgularken, güçlü ekonomilere sahip ülkelerin bile uzun vadede bu kayıptan etkilenmekten kurtulamadığını ifade ediyor.
Uzun vadeli yatırım stratejilerinde altın ve frangın öne çıkmasına karşın, kısa vadeli pozisyonlar açısından euronun cazibesi artmış durumda. Özellikle kurumsal yatırımcılar ve büyük portföy yöneticileri, EUR/USD paritesinde euro lehine pozisyon alırken, parite son dört yılın en yüksek seviyesine ulaşarak bu ilgiyi doğruladı.
ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın görev süresinin bitmesine yaklaşık 11 ay kala, yerine kimin geçeceğine dair tartışmaların şimdiden başlaması da dolar üzerindeki baskıyı artırıyor. Uzmanlar, Fed’in liderliğine dair belirsizliğin piyasalarda güvensizlik oluşturduğunu ve yatırımcıların alternatif para birimlerine yönelmesinde etkili olduğunu belirtiyor.
Dipçe: Haberimizde yatırım tavsiyesi verilmemiştir. Söz konusu metinler yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.















Yorumlar kapalı.