Araştırma, genel örneklem döneminde büyük ölçekli, dış ticaret odaklı ve yüksek finansal kaldıraç kullanan firmaların yüksek kâr marjlarını yönlendirdiğini ortaya koydu. Bu bulgu, büyük firmaların piyasa yoğunlaşmasının temel sürükleyicisi olduğunu gösteriyor.
2020-2022 dönemine odaklanan analizler, enflasyonist baskılar altında sektörel rekabet koşullarındaki bozulma ile yükselen kâr marjları arasında güçlü bir ekonomik ilişki bulunduğunu belirtiyor. Bununla birlikte, piyasa yoğunlaşmasının küçük ölçekli firmalar üzerindeki etkisinin daha belirgin olduğu, sübvansiyonlara erişimi daha kolay olan firmalarda ise bu ilişkinin daha güçlü olduğu kaydedildi.
Çalışmada, artan kâr marjlarının yüksek enflasyon dönemlerinde daha fazla yatırım yapılmasına olanak sağladığı, ancak aynı zamanda çalışan maliyetlerinin düşmesine neden olduğu ifade edildi. Bu durum, ekonomik anlamda önemli toplumsal dışsallıklar doğuruyor.
Makale, akademik çevrelerde de geniş yankı uyandırdı. Ekonomi Profesörü Hakan Kara, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, son 10 yılda firmaların kâr marjlarının sürekli arttığını vurguladı. Kara, ithalatçı firmaların kâr marjlarının (yeşil) ihracatçı firmalardan (kırmızı) yüksek olduğunu, en düşük kâr marjlarının ise yurtiçinde üretim yapıp yurtiçine satan firmalarda (mavi) görüldüğünü belirtti.
Kara, 2024 yılı itibarıyla kâr marjlarında bir düşüş yaşanabileceğini öngördüğünü de sözlerine ekledi.
Yorumlar kapalı.