Hazine Çıkmazda: Faiz Ödemeleri Ana Parayı Geçti!
Turhan Bozkurt’un altını çizdiği en vahim tablolardan biri, Hazine’nin durumu. Bozkurt’a göre, Türkiye’de bütçede faiz ödemeleri, 2000 yılından bu yana ilk kez ana para ödemelerini geride bırakmış durumda. Bu durum, Bozkurt tarafından “iflasın belgesi” olarak yorumlanıyor. Kamu borç stoğunun 10.8 ila 11 trilyon liraya ulaştığı ve bu borcun faiz yükünün 9 trilyon lirayı bulduğu belirtilirken, önümüzdeki 2-3 yıl içinde toplam 20 trilyon lira borç ödemesi yapılacağı, bunun giderek artacağı öngörülüyor. Bütçenin bu denli artması ve faiz ödemelerinin ana parayı aşması, vergi yükünün artmasına rağmen borcun azalmadığını gösteriyor. Özellikle değişken faizli tahvillerde, faiz artışlarının Hazine’nin borç stoğuna yıllık trilyon liralık ek yük getirdiği ifade ediliyor. Bozkurt, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’e seslenerek, bu durumu “batırdınız” şeklinde eleştiriyor ve bütçenin isminin “borç senedi ödeme takvimi” olarak değiştirilmesini öneriyor.
Merkez Bankası ve Faiz Politikası Eleştirisi: Hedefler Hayalperest Mi?
Merkez Bankası’nın mevcut faiz politikası ve enflasyon hedefleri de Bozkurt’un sert eleştirilerinin odağında. Resmi enflasyon raporunda yıl sonu hedefinin %24-29 aralığında tutulması, Bozkurt tarafından gerçekçi bulunmuyor. Kurun sadece birkaç saat içinde %12-13 arttığı, TL’nin devalüe olduğu bir ortamda bu hedeflere nasıl ulaşılacağı sorgulanıyor. Merkez Bankası’nın 19 Haziran’daki faiz toplantısında da “pas geçmesi” bekleniyor. Bunun nedeni olarak, Merkez Bankası’nın reel ekonomiyi, esnafı, iflasları ve işten çıkarmaları değil, dışarıdan gelen “sıcak paraya” verdiği sözü tutmayı ve “carry trade” mekanizmasının çökmemesini öncelemesi gösteriliyor.
Ancak Bozkurt, reel sektördeki iflasların şiddetlenmemesi için 24 Temmuz’a kadar 350 baz puanlık bir faiz indiriminin “mecburiyet” olduğunu savunuyor, ancak Merkez Bankası’nın bunu Eylül’e kadar erteleyebileceği sinyalini verdiğini belirtiyor. Şimşek, Karahan ve Akçay’a yönelik “batırdınız” çıkışı yapılırken, şirketlerin %80-90 gibi “tefeci faizi” denilebilecek oranlarla faktöring şirketlerinden borçlandığı ve bu yükün altından kalkamayacağı vurgulanıyor.
Dolar Kuru Üzerindeki Baskı ve Diğer Para Birimleri
Dolar/TL kurunun mevcut seviyesinin (yaklaşık 39 TL) piyasa gerçeklerini yansıtmadığı ima ediliyor. 19 Mart sabahı yaşanan ve kurun bir anda 36 liradan 41 lira üzerine çıktığı “şokun” Merkez Bankası tarafından kontrol edilemediği ve bunun bir “yönetilen kur rejimi” değil, “süründüren kur rejimi” olduğu eleştirisi getiriliyor. Kurun aylık enflasyon artışının altında tutulmaya çalışılmasının sürdürülebilir olmadığı, bunun ihracat ve turizm gibi sektörlere zarar verdiği belirtiliyor. Bozkurt, madem kur kaçtı, neden 41 seviyesinde bırakılmadığı sorusunu yöneltiyor.
Diğer para birimleri açısından ise Sterlin’in 52 lirayı, İsviçre Frangı’nın ise 47 lirayı geçtiği ve Euro’dan bile daha değerli hale geldiği belirtilerek, Euro ve Dolar’ın ne kadar baskı altında tutulduğu vurgulanıyor. Sepet içinde Sterlin ve Frank’ın mutlaka olması gerektiği, Japon Yeni’nin de ağırlığının artırılabileceği öneriliyor.
Reel Sektör Alarm Veriyor: İflaslar ve İşten Çıkarmalar Kapıda!
Yüksek faiz oranları ve artan finansman maliyetleri, Türkiye’nin reel sektörünü iflasın eşiğine getirmiş durumda. Bozkurt, “iflas dalgasına hazır olun” uyarısı yapıyor. Borsa İstanbul’un en borçlu şirketlerinin dökümü verilirken, dev şirketlerin bile milyarlarca liralık net borçları ve yıllık finansman giderleri (Vestel: 67 milyar TL net borç, 26 milyar TL finansman gideri; Koç Holding: 397 milyar TL net borç, 94 milyar TL finansman gideri; Arçelik: 78 milyar TL net borç, 40 milyar TL finansman gideri vb.) tabloyu ortaya koyuyor.
İlk çeyrek bilançolarında bile büyük şirketlerin ciddi zararlar açıkladığı (Vestel Elektronik 5.1 milyar TL, Vestel Beyaz 1.1 milyar TL, Zorlu Enerji 3.3 milyar TL ilk 3 ay zararı) belirtilirken, Temmuz’da gelecek ilk 6 aylık bilançoların tablonun daha da vahimleştiğini göstereceği ifade ediliyor. Bu durumun sonucu olarak, işten çıkarmaların başladığı vurgulanıyor. Vestel’in 2000, Beko’nun 150 kişiyi çıkardığı, hatta isimsiz bir tekstil devinin sessiz sedasız 3000 kişiyi kapının önüne koyduğu bilgisi paylaşılıyor. Bu örnekler üzerinden, habere konu olmayan yüzlerce şirkette on binlerce kişinin işten çıkarıldığı tahmin ediliyor. Zorlu Holding’in de 5 milyar dolara ulaşan borcunun yeniden yapılandırılması için bankalarla görüştüğü, aksi halde şirketlere haciz veya el konulması riskinin olduğu ve hatta Zorlu AVM gibi varlıkların satışı gibi adımların gündeme gelebileceği belirtiliyor.
















Yorumlar kapalı.